24
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
3141
Okunma

bir nidaydı ki yankısı kustu ırak bir kuytudan
ötelerinin bilinmez giz diyarından
nidayı duyan sadece bilinenlerdi
kutsal oylanmışlardan
ve onu tek bir kişi duyup hissedebilirdi
niyetin paklığında kalbi pak olan
ve bu asırların derinliğinin bir hikmetidir
bir hayal gibi taşır rüzgar onları
kulakları sağır edercesine
çınlatıp durdu adeta
bir kasırga nida yıkıp geçti benliği
ruh kazıldı en derinine kadar
boynun da tasması ile çekiliyordu
uçurumun dip ucuna kadar
ne olabilirdi ki
onu sürükleyip getiren?
her günün batışındaki sır perdesiydi yeni güne ulaşan
doğuşuna yakın çekimlerin özüne hükmü
yaratılışın hikmetinde saklıydı
Neyi sorgulanıyordu
beklenen kimdi?
nefsin çıldırışını dindirmek için miydi?
Yoksa vicdanın isyanını söndürmek için miydi?
Lâklâka vardı
tıs yoktu
yıkan kelimelerin hızı vardı
ama ortada bir arpa boyu gidebilen yoktu
Bir his yumağı vardı
Ama sağır bir vaka yaşanıyordu
Abislerden geldikçe ses yankı buluyordu
ama bir çarpış yoktu
sessiz ve sakince ruhların kapışmasıydı bu
gözyaşlarıyla dolu avuçlarını
bir anlık da olsun kaldırdı
göğe doğru
bu yağmuru sevap dağıtılırken kopuk vicdan doğuruyordu
rüzgar silip götürüyordu adeta
kah kanayan bir yaraydı
kah dalgaların sahili temizleyişi gibiydi
vicdana emanet edilen
damlaların gevşek bir dokunuşuyla
seslendi tüm yüreğiyle affedileceğinden emin…
(03.04.2014) AZAP…
5.0
100% (43)