0
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1161
Okunma

Peki..
herkes bilmez mi bu gözlerin daha önce hiç bu halde olmadığını?
( tüm uykusuzluklardan sonra bile ) bilmez mi geriye kalanlar,
aşk denilen şey her seferinde aynı tadı vermez insana! ya sen?
sen bilmez misin? aşkı karşındaki verir sana ve o ne kadar verirse
sen
o kadar aşıksındır..
(...)
sen,
geldin ve dokundun yüreğime,
işgal ettin ve yer buldun.
ben,
unuttum sonunu sana anlatacağım masalın.
sen,
sarmaşık istedin bahçemden.
ben,
dolaştım içime.
/
maviydi gök
ve biz bir bulutun devrilmişliğini izliyorduk
aldırış etmeden güne/şe ki
seslerimizi azat ettiğimiz bir gündü.
bütün şehirler kendi içinde yaşar mevsimlerini
lakin
hiç birinde İstanbul kadar belirgin değildir
renkleri/yaprağın…
dün/bugün..
sen ki sevgili;
açıp kapıyı,
bahar temizliği yapmıştın geçmişten gelen ne varsa
ağırlıklarından kurtulmanın en sağlıklı yoluydu bu belki de.
ben oturdum.
sen sustun.
ben küstüm
ve bir daha hiç konuşmadım seninle.
senin,
bir gece üşüdü dudakların,
kartopu oynayan çocuklar gibi
benim,
dondu parmak uçlarım
ve çözemedim kırıklarını saçlarının.
derinlerimde yarı açık/kapanmamış bir kapı var.
yarı saydam görüntüler ki
ben bu haller içersinde hep orda olmayı düşlüyordum
şiddeti geçmiş bir gün sonrasında
sen gel bana,
deli bir nehir gibi
yatağından taşarak
sonra ak ki
yüzünden seller aksın kurak toprağımın
ve yükselsin sular
yok etsin dilsiz kavimleri
kıtaları..
ve biz yasaklı bahçelerde
şiirlerin içersinden sökerek
kelimelerin köklerini
kurban edelim kurda kuşa
bil cümle aleme
dönüşünün sarhoşluğuyla...
(...)