4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1010
Okunma
konfetiler, konfetiler, konfetiler …
sanki gelenler, bir seferberlik sonrası, savaştan dönenler
şehir, kendi karanlığının alışılmış yağmurlarında ıslak
ama gelenler üzerine bir sevinç gibi rengarenk haykırarak
saklanmış bir şiirin en sona yaklaşmış satır aralarında
izlemektedirler bir çocuğu oynarken, şehrin çatı katlarında.
konfetiler, konfetiler, konfetiler ….
gece yarılarının kulaklarına bir fısıltı gibi inmekteler:
ağzım çok kurudu bu gece, ateş basması gibi susamışlıklardan
haydi soğumuş bir pınar sesi gelsin, çağlarcasına uzaklardan
silinsin pencerelerimizin üstüne sinmiş tüm bulutlar
biz yeni yıldızlardan yaratalım, el değmemiş oyuncaklar.
çocuklar, çocuklar, çocuklar …
korkmadan söyleyin içinizden geçeni, yanlış anlamazlar.
biz şairiz deyin mesela, onun için benzeriz yıldızlara
ve firardan değil sevdadan saklanırız satır aralarında.
bakmayın sofranızda ve başucunuzda görünmediğimize
hiç mi bir rüzgar hissetmediniz dün gece yüreklerinizde.
çocuklar, çocuklar, çocuklar …
ellerindeki makas ve renkli kağıtlardan konfetiler yaptılar
çıkıp dolunay’a ışık yollarından, yazdılar beyaz tebeşirleriyle
yazdılar, dudaklarında ıslık olan şarkıları bilinen sözleriyle.
sonra umut mavisi ve bereket yeşilini boyadılar aşk kırmızısına
gökyüzünde artık bir değil iki ay vardı uykuya daldıklarında …
CEVAT ÇEŞTEPE