(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Okuldayken hani edebiyatçı sorardı: " Şair bu şiirde neyi anlatmak istemiştir?" diye. Düşünüyorum!
Yorumlara baktım herkes anlamış derinliği. O halde şiir anlamlı ve derin olmalı.
Ben ise, henüz sosyal konulardan uzaklaşamamışım. Örneğin kimyam hala çok zayıf, Arsenik beyaz mı, siyah mı? veya cıva sülfür nasıl bir şey? bilmiyorum. Ayrıca yine okulda gördüğümüz fizik'den az, biraz haberim vardır suyun yüz santigrat derecede kaynadığından. Ama metafizik'den hiç anlamam örneğin;" hiç" ise hiçliğe nasıl çizgi çekilir bilemem.
Hocanın sorduğu soruya cevap arayacağım. Bulacağım ahtapotun nasıl uyandığını!
Şiirinizi ilgiyle okudum, çözünceye kadar, okumaya devam edeceğim.
Çözmek için uğraşıyordum. Siz benden önce çözülmüşsünüz :-)))
Öğrenilecek çok şey var hayatta. Bilgi de evren gibi sonsuzdur diyorlar. Bu sonsuzluk içinde insan sahip olduklarına/olmadıklarına bakınca " HİÇ" olduğunu anlıyor. Ancak yine de hiç'lik kavramı tartışmalıdır sanıyorum.
Açıklamalarınız ve verdiğiniz bilgiler benim gibilere rehber olacaktır.
Bazen aykırı yazmanında faydası var demek ki. Yoksa bu bilgileri ve "MAVİ"yi alamayacaktım. Teşekkürler... Selam ve saygılar.
Sayın Güçlüer Mükemmel bir irdeleme yapmışsınız, hem tebrik ediyor hem teşekkür ediyorum. Uzunca yazacağım biraz sabrına sığınarak.
1. Dev ahtapotun bir kolu 9m. ye varabilir. 2. Ahtapot nerdeyse zarif görünümlü deniz kabuklularının tamamını kırıp yiyebilir. Güzelliğe düşman saydım. 3. Ahtapot yumurtladıktan sonra kuluçkaya yatar. Asla yavrularını terketmez. Bu arada gerekince kendi bacaklarını yiyerek beslenmesini sağlar. İşte bu hali ben TİLKİ UYKUSU diye niteledim. 4. Kimya meselesine gelince belki sizin kimya dersine de gelmiştir. Sınıfa girip : " Aslan, kağıdı kalemi bırak!Geriye yaslan ! Kim anlatacak bakayım bu konuyu ? diyen Elazığlı Sait Hocamız(yaşıyorsa Allah sağlık afiyet versin, yaşamıyorsa rahmet eylesin). Aktif metot adıyla dersi bizim hazırlanıp, anlatmamızı isterdi. Anlatacak kimse çıkmazsa da çok kızardı. Bu duruma bir çözüm bulmamız gerekti. Ben sınıf başkanıydım, bir gün önceden etütde konuyu beşe bölüp arkadaşlara taksim ederdim. Konunun en zor ve can alıcı kısmına gelince kimse istemez; " onu da sen anlat derlerdi " O zor kısım için benim de tüm konuyu çalışmam gerekirdi. Böylece sevdim kimyayı. Zehirli renklerin tümü doğrudur. 5. HİÇLİK kavramında derinliğine ukalalık etmeye yetkin olmadığından, Yavuz Bahadıroğlu' ndan bir alıntıyı aşağıda sunuyorum. 6. Ahtapot TİLKİ UYKUSUNDAN yavruları kendi kendilerine yeterli hale geldikten sonra uyanacak. Ancak, yiyeceği resmi karışık zehirli yaptım. O da kesin ölecek. Geriye Hiçlik kalacak. Seç yerini... dedim... Selam sevgi ve saygılarımla arzedeim.
*** HİÇ lik Makamı; Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin? ” “Hiç” demiş Hoca “hiç kimseyim.” Dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: “Sen kimsin? ”, “Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.“Sonra ne olacaksın? ” diye sormuş Nasreddin Hoca.“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...“Dahasonra? ..” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam.“Daha daha sonra ne olacaksın? ”“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”“Peki ondan sonra? ”Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.”“Daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ‘hiçlik makamı’ında! ” “Hiçlik makamı” aslında varlık makamıdır. Ama onun takdiri sadece Cenab-ı Hakka aittir. Zaten de bu yüzden kıymetlidir. “Hiç” olmak bilin ki zaman zaman “biri” olmaktan daha iyidir. Çünkü “hiç kimse” olmak “herkes” olmak demeye de gelir.İsterse insan “herkes” yahut “hiç kimse” olabilir. “Her şey” ya da “hiç bir şey! ” arasında gel-git yapabilir!Zaten “ben”liğin ne önemi var? ..Ne kadar kendi kimliğimizin ve benliğimizin üstüne titrersek titreyelim genelde insanlar bir birine benzerler.Aynı zaaflar aynı beklentiler aynı ihtiraslar iştiyaklar inatlar baskılar dalkavukluklar ve kimbilir daha neler neler? Çoğumuz dürüst değiliz: İçimizde çok sayıda insan var. Bir insanımız (tarafımız) doğru bir insanımız yanlış; bir insanımız sevap bir insanımız günah; bir insanımız cesur bir insanımız korkak; bir insanımız atılgan bir insanımız ürkek; bir insanımız güçlü bir insanımız zayıf; bir insanımız bonkör bir insanımız nankör. Yerine göre demokrat yerine göre diktatör... Çoğumuz dünyaya karşı zayıfız: Yiyebileceğimizden giyebileceğimizden daha fazlasını isteriz. Daha iyi yemekler yemek daha gösterişli elbiseler giymek daha görkemli evlerde oturmak daha lüks otomobillere binmek...Sonuçta hemen hepimiz korkarız: Ama korkularımıza ne kadar teslim olmazsak o kadar insansınız. Hepimiz hayattan bir şeyler bekleriz: Daha iyi yemekler yemek daha iyi evlerde oturmak daha iyi otomobillere binmek daha çok başarmak daha çok kazanmak daha çok harcamak... Pek itiraf etmeyiz ama çoğumuz “şöhret+servet= kudret” formülünü hayatımızın en üstün değeri olarak görürüz. Bu uğurda kimimiz kişiliğimizi kimimiz kimliğimizi hatta bazılarımız namus ve haysiyetimizi ayaklar altına alırız. İnsanın bu yönü bilginleri hep düşündürmüştür. Bazıları “yaşama güdüsü” deyip normal bulmuş ama bazıları “insanlıktan çıkış” addedip dünyevi beklentileri aşmayı “gerçek insanlığa ulaşmanın şartı” saymıştır. Bunlara göre “gerçek insan” dünyayı aşıp dünyadan taşan insandır.“Gerçek” anlamda tüm dünyada kaç “insan” kaldığı sorusu da tabii sorulmaya değer.Dünyada kaç “gerçek insan” kaldığını size söyleyemem fakat her insanın dünya gerçeklerinden biri olduğunu rahat rahat söyleyebilirim. Zaten “dünya gerçeği” nedir ki? ..Gerçek herkese göre değişir. Herkes kendi gerçeğini yaşar: Biraz masal biraz rüya biraz hayal biraz kuruntu...Herkesin hayalleri rüyaları hülyaları masalları var...Bazen kral olursunuz bazen hamal. Zaman zaman dünyaca ünlü bir sanatçı zaman zaman her sözü dinlenen bir filozof ya da kimsenin ciddiye almadığı silik biri... Bazen ruh bazen melek bazen sıradan biri: Herkes...İnsan istikrarsızdır: Diktatörlükten sıkılınca demokrat takılır zenginlikten bıktı mı yoksullukta neşe arar... Bazen her şeydir insan bazen hiç bir şey. Bazen herkestir bazen hiç kimse. Gerçek herkese göre değişir. İnsan tek tek kendi gerçeğini yaşar: Biraz masal biraz rüya biraz hayal... Çok şükür benim de hayallerim rüyalarım hülyalarım masallarım var... Bazen kendi dünyama kral olurum bazen çobanlaşır koyun güderim. Zaman zaman dünyaca ünlü bir sanatçı zaman zaman ciddiye alınmayan bir filozof... Bazen her şey bazen hiç bir şey.Her zaman hiç kimse... Dünyayı fazla ciddiye aldığımızı fark ettiğimden beri böyle oldum. Yavuz Bahadıroğlu
Çözmek için uğraşıyordum. Siz benden önce çözülmüşsünüz :-)))
Öğrenilecek çok şey var hayatta. Bilgi de evren gibi sonsuzdur diyorlar. Bu sonsuzluk içinde insan sahip olduklarına/olmadıklarına bakınca " HİÇ" olduğunu anlıyor. Ancak yine de hiç'lik kavramı tartışmalıdır sanıyorum.
Açıklamalarınız ve verdiğiniz bilgiler benim gibilere rehber olacaktır.
Bazen aykırı yazmanında faydası var demek ki. Yoksa bu bilgileri ve "MAVİ"yi alamayacaktım. Teşekkürler... Selam ve saygılar.
Sayın Güçlüer Mükemmel bir irdeleme yapmışsınız, hem tebrik ediyor hem teşekkür ediyorum. Uzunca yazacağım biraz sabrına sığınarak.
1. Dev ahtapotun bir kolu 9m. ye varabilir. 2. Ahtapot nerdeyse zarif görünümlü deniz kabuklularının tamamını kırıp yiyebilir. Güzelliğe düşman saydım. 3. Ahtapot yumurtladıktan sonra kuluçkaya yatar. Asla yavrularını terketmez. Bu arada gerekince kendi bacaklarını yiyerek beslenmesini sağlar. İşte bu hali ben TİLKİ UYKUSU diye niteledim. 4. Kimya meselesine gelince belki sizin kimya dersine de gelmiştir. Sınıfa girip : " Aslan, kağıdı kalemi bırak!Geriye yaslan ! Kim anlatacak bakayım bu konuyu ? diyen Elazığlı Sait Hocamız(yaşıyorsa Allah sağlık afiyet versin, yaşamıyorsa rahmet eylesin). Aktif metot adıyla dersi bizim hazırlanıp, anlatmamızı isterdi. Anlatacak kimse çıkmazsa da çok kızardı. Bu duruma bir çözüm bulmamız gerekti. Ben sınıf başkanıydım, bir gün önceden etütde konuyu beşe bölüp arkadaşlara taksim ederdim. Konunun en zor ve can alıcı kısmına gelince kimse istemez; " onu da sen anlat derlerdi " O zor kısım için benim de tüm konuyu çalışmam gerekirdi. Böylece sevdim kimyayı. Zehirli renklerin tümü doğrudur. 5. HİÇLİK kavramında derinliğine ukalalık etmeye yetkin olmadığından, Yavuz Bahadıroğlu' ndan bir alıntıyı aşağıda sunuyorum. 6. Ahtapot TİLKİ UYKUSUNDAN yavruları kendi kendilerine yeterli hale geldikten sonra uyanacak. Ancak, yiyeceği resmi karışık zehirli yaptım. O da kesin ölecek. Geriye Hiçlik kalacak. Seç yerini... dedim... Selam sevgi ve saygılarımla arzedeim.
*** HİÇ lik Makamı; Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin? ” “Hiç” demiş Hoca “hiç kimseyim.” Dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: “Sen kimsin? ”, “Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.“Sonra ne olacaksın? ” diye sormuş Nasreddin Hoca.“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...“Dahasonra? ..” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam.“Daha daha sonra ne olacaksın? ”“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”“Peki ondan sonra? ”Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.”“Daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ‘hiçlik makamı’ında! ” “Hiçlik makamı” aslında varlık makamıdır. Ama onun takdiri sadece Cenab-ı Hakka aittir. Zaten de bu yüzden kıymetlidir. “Hiç” olmak bilin ki zaman zaman “biri” olmaktan daha iyidir. Çünkü “hiç kimse” olmak “herkes” olmak demeye de gelir.İsterse insan “herkes” yahut “hiç kimse” olabilir. “Her şey” ya da “hiç bir şey! ” arasında gel-git yapabilir!Zaten “ben”liğin ne önemi var? ..Ne kadar kendi kimliğimizin ve benliğimizin üstüne titrersek titreyelim genelde insanlar bir birine benzerler.Aynı zaaflar aynı beklentiler aynı ihtiraslar iştiyaklar inatlar baskılar dalkavukluklar ve kimbilir daha neler neler? Çoğumuz dürüst değiliz: İçimizde çok sayıda insan var. Bir insanımız (tarafımız) doğru bir insanımız yanlış; bir insanımız sevap bir insanımız günah; bir insanımız cesur bir insanımız korkak; bir insanımız atılgan bir insanımız ürkek; bir insanımız güçlü bir insanımız zayıf; bir insanımız bonkör bir insanımız nankör. Yerine göre demokrat yerine göre diktatör... Çoğumuz dünyaya karşı zayıfız: Yiyebileceğimizden giyebileceğimizden daha fazlasını isteriz. Daha iyi yemekler yemek daha gösterişli elbiseler giymek daha görkemli evlerde oturmak daha lüks otomobillere binmek...Sonuçta hemen hepimiz korkarız: Ama korkularımıza ne kadar teslim olmazsak o kadar insansınız. Hepimiz hayattan bir şeyler bekleriz: Daha iyi yemekler yemek daha iyi evlerde oturmak daha iyi otomobillere binmek daha çok başarmak daha çok kazanmak daha çok harcamak... Pek itiraf etmeyiz ama çoğumuz “şöhret+servet= kudret” formülünü hayatımızın en üstün değeri olarak görürüz. Bu uğurda kimimiz kişiliğimizi kimimiz kimliğimizi hatta bazılarımız namus ve haysiyetimizi ayaklar altına alırız. İnsanın bu yönü bilginleri hep düşündürmüştür. Bazıları “yaşama güdüsü” deyip normal bulmuş ama bazıları “insanlıktan çıkış” addedip dünyevi beklentileri aşmayı “gerçek insanlığa ulaşmanın şartı” saymıştır. Bunlara göre “gerçek insan” dünyayı aşıp dünyadan taşan insandır.“Gerçek” anlamda tüm dünyada kaç “insan” kaldığı sorusu da tabii sorulmaya değer.Dünyada kaç “gerçek insan” kaldığını size söyleyemem fakat her insanın dünya gerçeklerinden biri olduğunu rahat rahat söyleyebilirim. Zaten “dünya gerçeği” nedir ki? ..Gerçek herkese göre değişir. Herkes kendi gerçeğini yaşar: Biraz masal biraz rüya biraz hayal biraz kuruntu...Herkesin hayalleri rüyaları hülyaları masalları var...Bazen kral olursunuz bazen hamal. Zaman zaman dünyaca ünlü bir sanatçı zaman zaman her sözü dinlenen bir filozof ya da kimsenin ciddiye almadığı silik biri... Bazen ruh bazen melek bazen sıradan biri: Herkes...İnsan istikrarsızdır: Diktatörlükten sıkılınca demokrat takılır zenginlikten bıktı mı yoksullukta neşe arar... Bazen her şeydir insan bazen hiç bir şey. Bazen herkestir bazen hiç kimse. Gerçek herkese göre değişir. İnsan tek tek kendi gerçeğini yaşar: Biraz masal biraz rüya biraz hayal... Çok şükür benim de hayallerim rüyalarım hülyalarım masallarım var... Bazen kendi dünyama kral olurum bazen çobanlaşır koyun güderim. Zaman zaman dünyaca ünlü bir sanatçı zaman zaman ciddiye alınmayan bir filozof... Bazen her şey bazen hiç bir şey.Her zaman hiç kimse... Dünyayı fazla ciddiye aldığımızı fark ettiğimden beri böyle oldum. Yavuz Bahadıroğlu
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.