21
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
3534
Okunma

çiğdemler çıkmıştır karşı tepelerde
çocuk olsaydım keşke
taksaydım ardıma arkadaşlarımı
önce bulanık selden geçseydik yine
sonra toprak damlı evlerin yanından
çamaşırlar sallansaydı ağaçtan ağaca
yıkanmış kapı önlerinde
el işi yaparken kadınlar
baksalardı imrenerek
çocuk seslerimize
gülüşerek geçseydik ara sokaklardan
naylon terliğe, eskilere iğde, leblebi verseydi eskiciler
arkamıza takılsaydı iğde alan çocuklar
anneleri yemek telâşına düşmüşken
babaları uğramışken işten kahveye
ve onların işi gücü oyun, merak
çıksaydık tepelere
ne güzel görünürdü eskiden
kurban tepesinden bakınca Çubuk
ışıklar içinde ordan bakardı Atatürk
çiğdem tepesine az sonra gideriz desek
doya doya seyretsek çayı, kıyıdaki söğütleri
yeşil Çubuk, yeşil çocukluk
parmağımızı uzatsak ucunda
Karkın, aşağı çavundur köyü
ve umut ayaklarımızın altında
bir çanak gibi yayılan toprak
ve çalışan insanlar
şapkalı tepede bulsak aradığımız çiğdemleri
kökleri yenilir diye açsak
köklerin üstündeki topraklı örtüyü
beyaz lâstik gibi küçük yumruyu yesek
tadı tatlı gelse çükolatadan
kıkırdaşarak gülsek
bir an düşünmek bile güzel çocukluğu
kimbilir ne kadar uzaklaştık ondan
ne çok balonlar savruldu gökyüzünde
uçtu çocukluğumuz
eskisi gibi gülemiyoruz
duman kaçsa genzimize
kayarak düşse bir adam
büyümüşüz besbelli!
1. 3. 2014 / Nazik Gülünay