33
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2453
Okunma
meşin gibiydi gecenin gözleri
sulusepken yağarken …
gün/ahlarımı
gözyaşlarımı
doldurup cepkenimin sol cebine
tutundum ayrılığın gölgesine
dilime dolanır...seni ben de nasıl unuturum
yalnızlığım
içimde dönen ışıklar gibi
uçsuz bucaksız
gökyüzüm yok…
-güle su bıçağa ten iken yürek-
adımlarım götürdü beni
"taksim "denilen salaş bir meyhaneye
kara kedi kolonyası değildi kapıdan sızan
yokluğunun ta kendisiydi
göz kırpıntısında saklıydı
aydınlık ve karanlık
sadece o kadardı
gece ve gündüz
geldiğinde
güneşi banıp
katık ediyorduk ekmeğimize
gittiğinde
geceyi sırtlayıp taşımıştık
kanayan yüreğimizle…
küflü misketleri
un ufak ediyorum
ayakaltı çiğneyip geçilen izmaritlerle…
bizim Nuri hazırlamış çilingiri
kanayan bu yüreği dindirir( mi)şimdi
masaya gözyaşımla kazıyorum adını
doldur be Nuri otuz beşlik sakız rakımı
ne demiş usta
hem aşık ol, hem şair, hem tanıma şarabı
nerde böyle çelişki, böyle tezat görünür
avuçlarımda parçalanıyor kadeh
cam kırıkları can kırığına karışıyor...
“sen uzaklarda değil damarımda kanımsın”
diye boşuna seslenir tozlu gramofon
artık damarda durmaz akıyor kan
avucumdan sızan kızıllığı sorarsan
bir zamanlar kuytu bir sokakta
öldürdüğüm yüreğindir.
işte böyle Nuri
şimdi ihbar edebilirsin beni
bakma öyle gözlerime
bana ait olan hiçbir şey
kalmadı artık bu tende
kalanı da
varsın çürüsün dikenli tellerde...
AA
*Cemal Süreyya