4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
888
Okunma
doğusuna
mürekkep dökülmüş haritaların
açılmamış kıvrımlarına yatırıyorum
dipnotlara ulanmış bir hayatın anatomisini.
şiir gibi bir nehir geçiyor gözlerimden
eğilip elimi sürüyorum parmaklarımı
bir dağın eteklerinde kuruluyorum
dağ ki; turnalara emanetti
turnalarsa rüyalarıma
ataçlar tutamıyor artık
tasnif dışı tutulmuş öykünmelerin artçı sancılarını
söylenmemiş sözler birikiyor içimde
tel zımbaları basıyorum dudaklarıma
heybemde ne seni doyuracak kelimeler var
ne de ’tan’ı utandıracak sözlerim
ki ben avuçlarıma sıvadığım sözlerimi
gözlerinden aldım acının
orada şehrin bittiği yerde
cümle kapısının ardında
terkedilmiş hüzünlerin kucağında
ayak izlerine iz düşürmeyen yollarda
bu şehrin acılarını içine çeke çeke büyüyen bir çocuk var
ve sana
harfin ve diyetin
terin ve bedelin
kanın ve cinnetin
namusun ve dirayetin
ayrış(a)madığı o demde
seni bırakıyorum... şiir niyetine