2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1171
Okunma
onu anlatamam
ama siyah bir paltosu, kırmızı bir atkısı var.
her düşümde, her düşüncemde tebessümle bana bakar
şimşekler çakar kalbimde, yutkunsam da gitmez karşımdan
aklımdan kaçar, sineme saklanır bayıldığımda
kimseler bilmez, göremezler onu
bir ben görürüm,
gözlerimi kapattığımda
yağmurda şemsiyesiz yürür mesela
hıçkırıklarını yutup sessizce ağlar
her şeyi tas tamam düşünür o
gözyaşlarıyla karışması için ister yağmuru
belki toz kaçtı demek için katar tozu dumana
bilse hiç aklımdan çıkmıyor, beni de düşünürdü kesin
o da otobüste şiir yazardı bana
geçtiği her yerde el ele dolaşırken görürdü ikimizi
farklı bir dünya kurardı aklında
belki düşler, belki düşenler şehri derdi buna
yalnız başına üşüyenlere atfederdi bu Güneş Ülkesi’ni
gece ansızın uyanıp hoş geldin diye başlardı hayal kurmaya
kalem kağıt alıp bir şiir yazardı hemen
geldiğimde elime tutuşturup "sana yazdım" derdi
"nerede kaldın?" diye karşılardı belki
belki sessizce gözlerimin içine bakardı sadece
"geldin ya.." demekle yetinirdi.
ben olsam yetinmez, "şükür kavuşturana!" diye başlardım.
kalemi kırar, kağıdı yırtar bir bir anlatırdım ne varsa
O gözlerini yumar, bir inci tanesi hediye ederdi
Yağmur altında göz yaşlarını izlerdim sessizce
sarılıp devam ederdik hayal kurmaya
ne zaman ayrılacak olsak,
dalardı ölümü andıran uykuya..
Lütfi Karabıyık