4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1496
Okunma


İnce bir çizgidir
Şairlik ve delilik arası.
İki harf kadar yakın
Ayracı yok...
Narin vücutların parçalandığı
Hırçın okyanuslar barındırır zihnim.
Beni karanfillere sarın biriktirdiğim
İlahi bir perde resmedin üzerime
Bu çamurdan soyunuşum
Cılız cesedimin hediyesidir.
Geçmeden vaktim ellerinde biriktirdiğim
Kendi trenlerimizi seçelim
Yoksul çocuklarla çıkalım gökyüzüne
Yeşermesede yapraklar toprakta bir nüfus
Belirir bizi yerlerden süpürecek bir fırtına
Kopardığımız her çiçeğin borcunu verelim
İçtiğimiz her kahvenin, oturduğumuz bankların...
Dayanmadı gururum köpek balıklarını geçince
Her sokağa dönüp bakışlarım kadar eski
Bir pazar sabahı uykumda açınca gözlerimi
Anladım beni sürükleyen neymiş. Ne diyeymiş.
Çatlaklarına güneşin dayancı alçak göğsümün
Yemyeşildi mazimiz oysa. Bir su dökseydik köklerimize
Büyüyebilirdik bu içiçe geçmiş dikenlerin içinde
Dostlar elinde bıçaklar sırtım izli ve kan
Kendi çırpınırcasına su isterdi kıyamete yakın.
Bir sürüydük yıldızların ortasında senle ben
Kalbi semadan yeryüzüne uzanan, donuk bir seyir
Zırhı parçalanmış bir süvari kan sıçratır kılıcından
Geri dönmek ölümdür, öldürmek geri dönüş.
Şimdi yön ver sezgilerime, biletim hazır
Gururum yerde birkaç çakıl, dayanılacak bir kaya değil.
Yine de ağır. Yokluğun sözlerinden tonlar ölçülür
Bir defter kapanınca, yırtılır, yakılır.
Kalem, kırılır.
Bahattin BERKDİNÇ
5.0
100% (16)