10
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
2430
Okunma
Mayısın dördü idi, sen gelmiştin dünyaya
Hasretle beklediğim, yüzünü gördüm yavrum.
O tenini kokladım, Cennet kokusu diye
Pamuksu ellerini, yüzüme sürdüm yavrum...
Bir mutluluk, bir sevinç, belirdi gözlerimde
Gece gündüz demedim, salladım dizlerimde.
Bir şikâyet, bir sitem, yok inan sözlerimde
Her günüm, her anımı, severek verdim yavrum...
Sen benim değişmeyen, baharımdın, yazımdın
Birazcık hasta olsan, yüreğimde sızımdın.
Canımdan çok sevdiğim, bir tanecik kızımdın
Saçını ellerimle, tarayıp ördüm yavrum...
Bu kaçıncı acı yıl, sensiz kaçıncı sene
Aylardan mayıs ayı, günlerden dördü yine.
Nasıl rast gelmişti ki, aynı ay, aynı güne
Sen değil de toprağa, sanki ben girdim yavrum.
Biliyorum ki sana, malum bütün hislerim
Tamamlayıp ömrümü, kavuşmayı düşlerim.
Yüreğim daraldıkça, artıyor heveslerim
Vuslatı düşündükçe hiç gelir derdim yavrum...
Sanmıştım ki, koskoca bir ömür var önünde
Kader ayırdı bizi, yedinci yaş gününde.
Çok yalvardım ALLAH a, al canımı benim de
Sanırım bu gün burda, murada erdim yavrum...
"Kul Hilmi “der; bir kadın, kırkla kırk beş yaşında
Pamuk gibi bembeyaz, siyah yoktu saçında.
Bulmuştuk cesedini, bir mezarın başında
Bir eli göğsündeydi, BİRİ MEZAR TAŞINDA!...
Hilmi Coşkun ( Kul-Hilmi )
5.0
100% (9)