1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1562
Okunma

Fakirlik kaynatıp dert ocağında;
Suyuna bandın mı, onu de hele!..
Öğlen sıcağında orak sallarken;
Güneşte yandın mı, onu de hele!..
Patozun yanında dirgeni tutup;
Beş aylık bebeği sırtta uyutup;
Ocakta kaynayan aşı unutup;
Uykuya kandın mı, onu de hele…
Yataklar hasırdan, yastıklar saman;
Rüzgar ılık ılık eser bir zaman;
Bıldır gömdüğünü, ‘Of aman aman!’;
Diyerek andın mı, onu de hele!..
Toprak ‘sâhip’ olmuş, beden ‘uşağı’;
Uzaktan görünür ebemkuşağı;
Geven topluyorken dere aşağı;
Düşerek indin mi, onu de hele!..
Kahır resim çizer, kara kaşında;
Buram buram emek kokar aşında;
Evine dönerken davar peşinde;
Eşeğe bindin mi, onu de hele!..
Nasırdan silinir parmak ucumuz;
Yük eylesem, bir katırlık, göçümuz;
Şehirden uzakta doğmak suçumuz;
Bir lütuf sundun mu, onu de hele!..
İsmimiz bulunmaz mezar taşında;
Çoğumuz yatarken civan yaşında;
Hayale dalıp da ocak başında;
Yanarken söndün mü, onu de hele!..
Üstümüzde dam olmayan yapıdan;
Hâlimiz icrâlık, ceza tapu’dan;
Çaldığında açılmayan kapıdan;
Susarak döndün mü, onu de hele!..
Ali ALTINLI – 31/10/2013
Saat: 21:17
5.0
100% (4)