12
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
2403
Okunma

ressam elinden çıkmış gibi buğulu gökyüzü
genzimde tutsakevi dumanı
bir elin ağzı sımsıkı kilitli
bir elin ağız dolusu küfrü
sıcacık bacadan çıkan dumanı buluyor
bir elin yumrukları sıkılı
bağlı insan yüzlü yüreğim
dört bir yanı bağlı çelikten zincirlerle
ses vermiyor kelepçeli dilim
özgürlük örgütüne temelli üye
ey kuş! boşuna mı uçarsın
mapusane demirleri karasından döne döne
çocukluğumun özgür ülkelerine
su verirsin kanadından
o su ki
iki taşın arasında bengisu
ölüyü diriltir
eritir kelepçeleri
ne yapsam
ey ağlak göktüzü
damlasam mı duvara yazıt
duvarların, kelepçelerin anıtını mı diksem
ne yapsam ey
bulut gözlü gün
kara eteklikli penceremde
bütün aç gözlülüğüyle tutsak ediciler
yiyiyor özgürlüğü
dinlemiyor kâğıt kalem
dinlemiyor somun yüzlü adamlar
durmadan kelepçe üretiyorlar
eski değirmenin yerinde
kara kara yeller esiyor
kalemde kanca var!
asıyorlar düşünceleri
koyun asar gibi çengele
bir yağmur yağıyor inceden
bir yağmur, ağulu gökten
eğiyor dimdik kavakları
kanatan dikenler adamların elinde
dikenli çalıdan daha
tutsak ediciler
kelepçe sevenler derneği
en kızgın yüzleriyle
sevmiyorlar özgür kuşları
kuşlar ki pislemez onların güneşini
ve mehtapları
içkilerinde parlar
-2-
söyle ey özgürlük kiminsin
insan ayırt ediyorsun Tanrı gibi
birini çirklerde eşindiriyorsun
biri ormanda kurtlara yem
birinin parmağı ağzında
tırnaklarını kemiriyor
ilâç parasına gündelik
el’im gidiyor elden
canlan ey halkım
çiroz musun dizili ipte
yağmurlar yakındır
kurular sallanır iplerde
biber, patlıcan, bamya
ekmek parası, göz nurum
karanlık odalarda zorlanarak
beynimi örerler gereksiz işlerle
beynim elin elinde
özgürlük! özgürlük!
nerdesin?
kalenin burcunda mı sallanıyorsun?
tren taşlayan çocukların
yorgun bileklerinde
ekin mi ekiyor?
düş mü biçiyorsun!
çiğdem kökü yiyen çocukların
sarı benizlerinde
ve, romatizmalı kadınların dizlerinde
dile gelmeyen yarsın
hiç dile gelmeyen!
3. 10. 1989 / Nazik Gülünay