1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1653
Okunma
Siyahın mavinin elinden tuttun
Bir yanın saadet bir yanın acı
Naçar düşlerimi sarıp, avuttun
Tanıdın mı beni incir ağacı
Buğulu gözlerim seni arardı
Gece perdesini çekince cama
Yüzümden yüzüne bir kapı vardı
Sessizce girerdin bekâr odama
Anlatırdım sana içli bir masal
Senle bölüşürdüm derin sızımı
Öğrenirdi yaprak öğrenirdi dal
Bir güle çizilen alın yazımı
Ah incir ağacı yaşlandım mı ne
Hayat bedenimde bak nakış nakış
Çile tüketiyor zaman bahane
Ne yaz günahkârdır ne bahar ne kış
Feryadım eskidi aşkın dilinde
Buluta sıkışmış ay matemiyim
Umudun karanlık bir sahilinde
Kalbinden su almış batık gemiyim
Yıkıldı ördüğüm o saray o han
Kırık aynalardan akseder yüzüm
Çiçekler kurudu bahçeler talan
Geceye karıştı artık gündüzüm
Bir kız vardı hani, söylerdim sana
Gönlü düşlerimden büyük bir kızdı
Uzaktı Kafdağı kadar insana
Parlardı gözleri; sanki yıldızdı
Severdim; korkarak garipliğimden
Derdim: çamurlu el uzanmaz güle
Gözlerim dolunca tutup elimden
Bir içli şarkıyla gelirdin dile
Ve şimdi açtığım şu pencerede
Ne sen varsın artık ne sevdiğim kız
Zaman dediğimiz coşkun derede
Nasıl akıp gitti tüm hayatımız
Yeniden bakmanın yüzüne gece
Yeniden sevmenin var mı ilacı
Bir hayat düşün ki; ölüm dibace
Sarıl bana biraz incir ağacı
5.0
100% (4)