1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1133
Okunma
sen gittin sesini de alıp
t/uzaklara gittin de
masal okuyacağın çocukları öksüz bırakıp
yakanda benim değil
onların âhları ile
nereye
ben ki
cama çıkmayı bile
sen yokken
haram ilân ettim gözümün bebeğine
solan perde altında bekledim,
gitmek için dönecek adımlarını bile bile . .
sen hep gittin benden
biz kaç kere bittik be!
kaç pencereye daha
yetim siluetler doğurup,
el sallamadan köşeyi dönecek vedaların
söylesene!
ben ki
her sabah köşe başından
dönüşünü görmek için
cama çerçeve olan susuz ağaçta meyve
yerin en dibinde
şimdi yokluğunu büyütüyorum o pencerelerde
saksısı kayıp kafa ile pervane en tepede
sen hep eylülde gittin yâr
eylülü hüzne döküp de
inatla dönüşleri neden
s/ondan seçtin bahara
ilk aşkı kazıyıp gözüme miras yağmuruna
ben ki
yağmurda sevmiştim seni
yağmurlu günde kaybetmiş
şemsiyesiz sevmelere yemin etmiştim
bir daha asla diye
sözümün eri olduğum günler şimdi geçmiş zaman
asla dediğim ne varsa erimiş yolunda aman aman
sen sonbaharı giyinip tutsak gittin hep
yağmura soyunup özgürce
hep orda tutuklu kaldım anahtarım cebinde
baharın sonu ile başına devrik
ilk sıcağına düştüğüm ömrümün yangın yerinde
o har çiçeği dudakların, suyun ateşi
içi bine çıkan nar mı, yoksa ejderha soyundan efkâr mı
biliyorum hep kalarak gittin sen
beni benden alıp
gölgenin değdiği kaldırımlar dolanıyor ayaklarıma
Bakırköy’ün ara sokaklarında
Ataköy’ün parklarında
dolaşılmıyor senden gayri İstanbul’da
ben ki
sensiz toprağa soluğu kesilen
her kaldırıma gölgenin izi değmiştir diye
astımlı aşkına taştan nefes beleten
gittiğin yağmurla gelme gayri sonuma oturup
geldiğin yağmurla kal hep sonsuzum olup
Gülşen Mavi
5.0
100% (5)