3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1079
Okunma

gitsem yok şehrine
satsam gönlümü
içimden geçen masallar
çürütürken ömrümü
bir yangın sonrası
küllere dönmüş yüzümü
güneşe sürsem
ey benden çaldıklarını
geri vermeyen mevsim
ey hırsızı kendimin
dili kopasıca şiir
taşlarını söküp
arnavut kaldırımların
savaş alanlarına çevirip
denize bakan yollarını
ortaköyde bir cami şadırvanı gibi
güvercinleri alıp koynuna
gidiyorum diyorsun öyle mi
git tabi gitmelisin
kışa döndürmek için yönümüzü
öldürüver bir kaçımızı
nasılsa kar yağar örter üstümüzü
sağalttım eski yaralarımı
cimri ve ihtiyar
üstelik kirli elleriyle
dilime dokunanların
aklına gelirse diye bekliyorum
cennetle cehennemin ortasında
bir öpücük konduracak kadar
dudaklarımın arasına ey sevgili
vaad edilen kıyamet sonrası gel
iki kaşımın ortasına
vursunlar senin mührünü
şimdi mesafeler ikimiz için
çok tanıdık çok sevdik
olur olmaz kazalarda bahtımızın
düşe kalka büyüteceğiz sevgimizi
kahve falları gibi seyirlik
bir o kadar da şanslı
iki sevgiliden doğmuş
çocukların diliyle ayrılık
attaya gitmek gibi
ister istemez bu yoldan geri
döneceğimiz zamandır son
oysa bayramlık kırmızı pabuçlarını
yollara vuruyor bir çocuk
her resimde kımıldamadan duruyor intikam
paslanıyor demir ve ölümsüz
kızıl saçlarını küp küp
altınla değişiyor hayallerim
demem o ki hasrete düştüğünde
sevgilim de geri dön
önce güneşe sonra ikimize acı
bir aşkın bitişi gibidir
sonbaharın gelişi
5.0
100% (8)