0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
977
Okunma
kaç eylül çıkar ki dedi yüzümdeki çizgilerden
karıncaların son telaşı vardı köklerinde
usulca oturdu ahlatın dibine
pasinler sarı çarşaf
pasinler gurbete gebe
hasret demleniyor gene onüç otuz treninde
bitlis sarmasının en efkârlı dumanları çıktı ciğerlerinden
yamaç yamaç, dağ dağ
nisan karı gibi eridi gözlerinde çocukluğu
ninesinin masallarındaki devler
en derin uykusunun kanına girdiler
ve çok uzak şehirlerde gençliğini
savaş kaçkını haramiler
bir kelle hesabına kurşuna dizdiler
işte tam şu körlenmiş cılga yoldan
dağlara ota giderdi dilan
sevdaya prangalar vururdu töre
sen yanmış tutuşmuşsun kime ne
bu mevsim kimin boynunu daha keskin vurur
yılanlı dağdan aşan ay’ı
bileylere tutarak
hangi yarayı muhkem acıtır
çakır dikeninden denkler kurup
yüreğimi harmanlayarak
her bacanın tütüşünde
birer birer battı evler ummana
köy silindi,kendi silindi,ahlat silindi
gece ne güzel dost
eylül hançer gibi içine otusa da
ova hışırdadı
toparlandı
maviydi rengi sevdanın
yerle gök arasında
bir tanrı
bir kendi
bir dilan vardı
kasım
5.0
100% (3)