Hikâyeden şiire uyarlanmıştır.
Kurum kurum kurulurmuş; ne Mecûsi, ne Budist
Dostlarım! Söz konusu zât, inan olsun, ateist!
Bir gün ormanda gezerken
doğaya hayran hayran
Boz bir ayı peyda olmuş, hâliyle donmuş o an!
Aklı çıkmış bizimkinin, korkudan benzi atmış
Yağlayarak tabanları tozu dumana katmış.
E, can vermek kolay değil bir ayı pençesinde
Kalbiyse durdu duracak, nefesi ensesinde.
Takılınca bir kütüğe, düşmüş, ödü patlamış
Koca oğlan pençeleyip üzerine atlamış.
Bizimki: “Aman
Allah’ım!” deyivermiş şappadak
Akabinde
zaman durmuş, her şey
zamana tutsak!
O an gökten yeryüzüne nûrânî ışık vurmuş
Ve duyduğu ilâhî ses yüreğini kavurmuş:
“Dedin, hilkat kozmik hata; inanmadın sen bana
Yıllardan sonra mı geldi, sefil aklın îmâna?
Şimdi yardım istiyorsun! Ben, dâim affederim
Yalnız affetmekle kalmaz şanslı kulum ol derim.”
Adam utanca boğulmuş: “Beni iyi bilirsiniz!
Dindar olmam haksızlıktır olmayım dilerseniz.
Ben ki asi, ben ki nankör, hakkımdan geçiyorum!
Ama ayı dindar olsun,
gönülden seçiyorum.”
Ses: “Peki!” deyip kaybolmuş her şey dönmüş normale
Ayı göğe pençe açıp, huşuyla, gelmiş dile:
“Ya Rab, iftarlık rızkımı görünmezden indirdin!
Hamdolsun nimetlerine, kulunu sevindirdin.”
07.09.2008
Salih ERDEM / AYDIN