14
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
2628
Okunma

ezik olunca insan ses de ezgin çıkar
az kalmış gibi ölüme, ya da ölümün sesi
çıtırdayıp kırılır her bir yanınız
daha ilk karşılaşmada
düğümler eklenir sonra yaşamınıza
nerde keyif çatıyor, sorarsınız
düğümleri atan usta
usul usul çıkar merdivenlerden
dudağında garip bir çizgi gülüşle
güler mi yoksa ağlar mı bu ses çözemezsiniz
avuçlarınıza bir dolu hüzün bırakır
pazarda sattığı meyve, sebze her neyse
küçük bir poşet sarkar aşağı aşağı
içinde siz çürürsünüz
göz pınarları kurumuş iki kara göz bakar
çok yoksul ve karanlık odalardan
küçük hesaplar yapar orda insanlar
küçük hayat hesapları
anlatırlar makinada doğranmış parmakları
hiç kurul’a’mamış düşleri
inandırılmıştır eksik etekliğine
kabul ettiremezsiniz böyle olmadığını
farkı olmadığını erkekten
bizim oralarda erkeklere değer verilir der
ona bağışlanır mal
kadının kocası vardır
şansına kalmış,bakarsa bakar
ondan beklenir her şey
çoluk çocuk büyür ellerinden
unutur kadınlığını
kader der boyun büker
Fadime’lerden biri işte
genç yaşta dul kalmış, beş çocukla
başının çaresine bakmış yalnız başına
kardeşten, çocuktan kaç darbe yemiş
yine onlar için üzülür
yaşlı bir kadın için karısını boşayan
oğluna kızar, çocukları düşünür
gelini berberde çalışır iyiki, sevinir
evin olmasından büzülürsün karşısında
bir göz evi olsa, altmış beş yaş aylığı alır
muhtacı kalmaz çoluk çocuğa
kendi başına oturur
bir onartabilsem der köydeki evi
gösterecem orayı devlete
sanki çok varmış gibi ellerinde çocukların
onlar bakar diye maaş bağlamaz
çıkıp giderken küçük kız torunuyla
annesi otuzbeş lira günlük ücretle
iftar saatine kadar vişne toplayacak
beni bunalttı anne diye
kusura bakma seni rahatsız ettim
şimdi parkta sallanacak salıncakta
bacaklarım kireçlendi
zor yürüyorum dedi
n’aparsın çocuk bu
hiç bir şeyden anlamaz
daha sonra gel yine dedim,
kardeşlerim vermezse fitresini
düşünürüz birşeyler!..
22. 7. 2013 / Nazik Gülünay