9
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1522
Okunma

Tam da Üveyiklerin göç zamanı gelmişti
Sen gönül kafesime ansızın girdiğinde
Yolun nasıl düşmüştü bu viran bağa böyle
Saçlarında eylülün solgun güneşi vardı
Gözlerin dolu dolu yanakların ıslaktı
Mavi nurdan bir hale yayılmıştı çehrene
Güvercin gibi ürkek kumru gibi munistin
Sol yanının üstünde sanki bir yaran vardı
İpek fular boynuna dolanmıştı sımsıkı
Biriken acıları boğuyormuş gibiydi
Alnındaki hatlarda yaşına sitem değil
Belli ki kaderine yoğun bir isyan vardı
Göç mevsimi mi desem ya da bir kaçışmıydı
Yaralı kuş misali konuverdin gönlüme
Şarap rengi akşamlar sinmişti ellerine
Acep göçtüğün yerde bağ bozumu mu vardı
Tutmak isterdim inan bu gönül kafesimde
Seni bir ömür boyu kapatmadan kapını
Kalırmıydın benimle severmiydin bilmem ki
Yoksa bu göçe sebep bir vefasız mı vardı
Derdini derdim bilir beslerdim kuş sütüyle
Ben bir ömrü harcardım senin bir gülüşüne
Kaf Dağına ulaşır haykırırdım aşkımı
Ruhumda sakladığım ilahi bir güç vardı
5.0
100% (4)