4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1158
Okunma
I
dört ses karıştı botanda
-aşk kurşun sesine karışmaz-
biri özledim seni diyordu
on yıldır ayakta uykumu
kopan kolumu özlediğim gibi
yine de anlatamıyorum diyordu
sana kurduğum her tümcede
daima bir sözcük eksik
bu, başka bir şey bu
gelebilsem
kurşun dikişim bir sökülse dağlardan
bir ayağımı da sana verirdim
yoruldun ayakta beklemekten
ben de seni diyordu, öbürü
nasıl özledim nasıl
ben olsan bilemezsin
sen bir bardak suyu tarif ettin
bir sulum ekmeği
benimkisi bir nehir
ekmekse, binlerce dönüm ekini
işle, ekmek yap, öyle bir şeydir
üçüncü ses birinciyi duydu
sanki sevgilisiydi
anladı sözün tadından
dördüncü ikinciyi
sanki sesiydi
hiç konuşmadılar
sessizlik iyi açıklıyordu söylenemeyeni
konuşmadan
işitiyorlardı
II
aşk şimdi gerekli dedi üsteğmen
hızla uzağayız üstünde yerkürenin
dünyaya inmek gerek
şimdi sevgilim gelse
öpse yaramdan
ah ağzındaki bengisu ateş
dağlasa yaramı
aşk, şimdi gerekli aşk
aşk her zaman gerekli dedi
kod adı ‘sevi’
ama şimdi daha çok gerekli
aşk şimdi karakışa bahar
şimdi yangına daha yağmur
yağmura toprak
toprağa daha kök
köke su
aşk şimdi daha çok gerekli dedi
paşalar subaylar
dağlar dolusu su
çünkü dediler
hayatın kaçtı uykusu
aşk dedi yaşlı komutan içini çekti
aşk, hayatın doğduğundan beri yattığı
yadırgamadığı yatak
aşk dediler buz bağlamış kalplerin
altına sürülen harlı ateş
aşk altına sürülürse
muma döner çelik savaş
.
.
.
.
.
aşk çoğaltır sayımızı
savaş azaltır
ömer faruk hatipoğlu
(ateşi utandıran yangın, yom, 2006)