1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1113
Okunma
Uzak diyârlardan ağırbaşlı ve olgun birer birer
Gönül zengini dervişler yürüdüler.
Alınlarında tâze gül kokusu ter
Ve, su beraklığının muştu izleri vardı.
Gönül zengini dervişler ağırbaşlı ve olgun
Herbiri hakikî kılavuzlardı.
Sonunda uğrağı oldu bu diyâr yolculuğun
Meskeni oldu, mekânı oldu.
Ufuğun rengârenk olduğu zamanlarda
Ekinlerin göğermesine ramak
Yolcular geldiler upuzun yollardan
Rahmet bulutlarını göğüslerinde taşıyarak.
Oğul oğul sonra peşlerinden
Dolunay yüzlü, lâtif sözlü, ceylân gözlüler.
Ve, çevik küheylânlar üzerinde şahbâz yiğitler.
Ağırbaşlı ve olgun, kafile kafile
Ardıardınca yürüdüler, yürüdüler.
Sesleri mûnîs fakat ihtişamlı
Ulaşırdı yedi kat göğe tekbîrleri.
Ve, maviliklerine dalardı berrak suların.
Ezân-ı Muhammedî doldururdu vâdileri
Her kutlu adımda ardında uykuların
Gözlerlerdi bir mübârek seheri.
Nârindiler, mâsûmlukları saklıydı örtülerinde
Kıskandırırlardı gelinleri, kelebekleri.
Tomur tomurdu açmak üzre
Kucaklarında nurtopu bebekleri.
İşte, Anadolu’ da tâ o zamanlar
Böyle bir şerbetle şerbetlenmişti toprak.
Ve, Yesevî bir ışıldayıştı gözbebeklerindeki.
Ve, çeşit çeşit kuşların cikciklerini
Sukût edip dinlerdi her yaprak.
Arzuydu, hedefti hicret: buyruktu, emeldi.
Demek ki, gönüllere, bir sırrı ifşâ geldi.
Hepsi birden iz iz bir emâneti bürüdüler.
Yaprağa can, kuşa can, taşa can geldi.
Gönül zengini dervişler yürüdüler.
Şafaklardan şafaklara soludular hep
Sonsuzluğa hasret ulu bir sevdâyı yüklenerek;
Melekler safında el ele tutuşup,
Bir hazzı yaşadılar birlikte
Mübârek mi mübârek!
M. Halistin KUKUL
5.0
100% (2)