0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1537
Okunma
Geçmişle yoğrulmuş hamur kokan bir
kitabın doğasında saklı bir kaç
yapraktan biri bu sonbahar
Ellerime yığınla bırakılmış hakmı
Yıllar anlaşmış gibi
Nasılda bi kaç aya sığdırmış
yorgunluğunu, yükünü.
Bu şehre ne demeli?
Ne yapmalı şimdi?
Avuçlarımdaki yığınla şu yüksek
binalardan yeni bi masalamı atlamalı
Kahramanların, karakterlerin, bu kez
tek vücutta anonim olmadığı...
Sonsuzdan gelen kahverengi çizgileri
takip ettim rafların arasında
Bugüne götürdüler beni öncesi ve daha
öncesine
Genzimi tıkayan koyu bir kıvamdı, toz
ve gül kurusuyla karışmış
Başucumda, yaşımla eş, aynı renkte
cizgilere bürünmüş kafein...
Penceremle yağmur arası bekleyen,
kısakollu giymiş bi düşünce eşlik eder
önce
Sonra onun icadı üşüyen hayaller
Islak, sallanan, tahta bir sandalye
tutuyor elimden
Hiç görmediğim bir maviye götürüyor
beni
Keşkelerini silkelemiş, yağmura aşina bi
geleceğe...
Gözlerimin boyası anlam veremediğim
bi soğukta çeviriyorum sayfaları
Muazzam bir hışırdama.
Saf bir bebek gelir gözümün önüne ve
sanki iki kere yaşanmış on sekiz yıl.
Aralarındaki kitap ayıracına benzetirim
onu
En doğruyu bilen, her açtığımda en
doğruya götüren
Hepsini avuçlarındaki bir yığın
sonsuzluktan getiren.
Pencerem:
İçerisine kahverengi , dışına mavi
işlemiş bir hattatın geçmişle geleceğim
arasına hat sanatı
Çamur, ağaç, beton, vızıltı..
Islak, mutsuz , umutlu, endişeli..
Kaşıma temas eden camın en soğuk
yeri sanki
Üzerine düşen iki damlanın
birleşmesine şaşmamalı...
5.0
100% (2)