11
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1022
Okunma

Mahallenin çayhanesi
Sahilde
Adını karabatak koymuşlar
Camları buğulanmış
İçeride göz gözü görmüyor
Cigara dumanından.
Tahta masada bir adam
Yapayalnız
Gözleri buğulanmış cam gibi
Bakışlar ıssız ve uzaklarda
Saçları rüzgarda savrulmuşcasına
Sinmiş yüzüne soğuğun rengi
Çay içiyor üstüste.
Doymuyor
Kanamıyor yüreğinin hasretine
Bira istiyor
Buz gibi olsun diyor
Dalıyor derinlere bakışlarından belli
Kirpikleri ıslanıyor.
Pikapta aşk şarkıları dönüyor
Düşünceler çoğalıyor
Yalnız adamın nedir derdi
Karabatak çayhanesinde
Elleri titremeye başlıyor
Tutamıyor artık şişeleri
Şarkılara eşlik etmeye çalışıyor
Sessiz sessiz..
Sadece kendisi duyabiliyor
Diline dolanıyor kelimeler.
Kül tablası dolmuş izmaritlerle
Kaç çay oldu kaç bira..
Cebinden çıkarıyor bir kağıt
Kalem istiyor çaycıdan
Yazıyor..yazıyor
Uzun uzun yazıyor.
Ayağa kalkıyor
Yüksek sesle
Karabatak müşterilerine sesleniyor
Dinleyin beni diyor
Dinleyin..
Gürültü birdenbire sessizliğe dönüşüyor
Okuyor yazdıklarını yalnız adam
Okuyor..
"Gittin ..beni bırakıp gittin
Olmadı be gülüm bana ihanet ettin
Hani..ben ölecektim ya önce
Sözünde durmadın yeminine uymadın
Olmadı be gülüm
Beni bu tahta masalarda
Yalnız bıraktın"
.....
......
Müşteriler şaşkın ..
Küçük yer
Mahalleli birbirini tanır ya
Hatırladılar yalnız adamı
Hep aynı kadınla gelirdi
Sessiz sessiz
Sadece elleri üstüste
Öylece otururlardı
Bakışlarıyla konuşurlardı
Herkes şaşıp kalırdı hallerine
Bu nasıl bir sevgi nasıl bir aşk
Gıptayla bakarlardı.
Hatırladı müşteriler yalnız adamı
Kalktı bir tanesi
Gitti adamın yanına
"Vay be arkadaşım"
Vurdu bir yumruk masaya
"Çok değişmişsin be gardaş
Zor tanıdım seni".
NURGÜL SOYDAN
5.0
100% (7)