0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1287
Okunma

şu dünyanın her ahvalini düşündüm de düşündüm
yerin yedi kat altında muammaya büründüm
bilincimde ne çetin bir cenk verdim görseniz
anlarsınız ruhumu bin parçaya bölseniz
yerle gök arafında bir menzile büründüm
fikrimin nişangahına tunçtan mermiler sürdüm
eller tuttum eller ki tutuştukça çoğalan
cümle ahalisiyle genç ihtiyar kız oğlan
baktım doğuya akan ırmaklar kan kusuyor
özgürlük kaf dağı’nın arkasında pusuyor
çapraz tüfek kuşandım umudumun sırtına
heybemde şark tütünü, başımda bir fırtına...
körpe sesler işittim yoksulluğun rahminden
tek medet beklemedim rahmanı rahîminden
zifiri karanlıkta kumdan ummanlara at sürdüm
babamın cesedini yağmalayan bir surat gördüm
ah siz yok musunuz siz ölü yıkayıcıları
dirilttiniz zihnimde geberen acıları
gördüm minarelerden kan emen imanlılar
karınca incitmeyen ’imansız zavallılar ’
yollu yolundan olmuş yol yolunu unutmuş
cennet gökyüzünde hayali bir bulutmuş
bir vaat duydum: ırmaklarda şaraplar
huriler gılmanlar ve türlü orospular
kalktım aldım başımı arzı huzura gittim
asinin isyanına el pençe divan ettim
ne allahsız ayrılıktır bu gelen adım adım
saçlarınla dans eden samyelleri olsaydım
bir göz ki bir bakışta ruhtan içre akar mı
o bakış külfetiyle türlü canlar yakar mı
yakut ve zümrütlerle yükledim yüreğimi
aşk madenine vurdum balyoz ve küreğimi
[şubat 2013-manisa]