13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2707
Okunma
Bozkır ayazında yüzü yanmış esmer bir çocuk;
Dağdan dönen dağ babasının heybesinden çiğdem çıkacak ,
Çünkü gözleri boncuk boncuk.
Üstü başı yokluk ,
Ha döküldü ha dökülecek.
Seğirtip koşan karakaçan
Bilir ki heybesini önüne getirecek
Acır yüreğim konuşan dile,
Dil değer küçüğün yüzünde açan buz pembesi güle
--Baba...
--Baba ne getirdin bana...!!
Nasırlı elleriyle bir avuntu gider yavrunun başına,
İnsan yaşlanır,
Girer o anda bilmem kaç yaşına.
Yıkılır ağıl;
Koşar kuzular sütten yırtılan memeye,
Başlarım,
İçimdeki bahardan ağıtı ıslak ıslak dinlemeye.
Çocuğun yoksul , gök mavi gözleri yıldız yıldız çakmaktadır;
Baba yorgun yorgun ,ayaklarında eriyen karlara bakmaktadır.
Bilir ki baba ,
Bahar güzelliği kadar acıdır,
Çünkü küçük Ahmet karısından O’na
Hem yadigar hem de baş tacıdır.
Kış kapatır yolları, vitrinleri, evleri ,
Fatmayla yaşadığı güzel günleri.
Örter kar zenginliği de, fakirliği de , öksüzlüğü de,
Ahmet’in maviş gözlerini de.
Ya bahar....?
Tutar hışımla yavru babanın heybesinden ,
Sarı çiçekleriyle bir avuç çiğdem
Çıkar adamın yamalı cebinden
Koklar baba bahar kokan saçları derinden,
Öksüzlüğü vurur öpücük, en çıplak yerinden.
Birden koşar yavru; elinde çiğdem ,
Ayağında yırtık lastik sokağa,
Kar gibi erir baba’nın gözleri dalar taa.. uzakta mezarlığa..
Sakın solma çocuğum ,
Sakın;
Çiğdemler de bazen sarı yoksul çiçekler açarlar hayata,
Tatları baldan ziyade,
Baldan sarı
Sen kadar solgun,
Sen kadar duygulu;
Ve cemre kadar düşkün bahara
Belki hiç kimseye sevdiğini söyleyemeyeceksin
Ama;
Bakışlarında hayatı herkeslerden çok seveceksin.
Sakın solma yavrucuğum,
Bil ki senin bahara doğduğun gün,
Hayata ve acıya direnmek de doğacak.