Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Özlem Süyev
Özlem Süyev

KOZMİK FISILTILAR- 1-

Yorum

KOZMİK FISILTILAR- 1-

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2047

Okunma

KOZMİK FISILTILAR- 1-

KOZMİK FISILTILAR- 1-

GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL HİÇ BİRŞEY

Bazen yükseklerde uçan bir kartalı küçük sanırsın.
Kimi zaman ise, çöplerin üzerinde uçuşan bir sineğin gövdesi, gölgesinde devleşir.
Onu da olduğundan büyük sanırsın.
Aldanma gördüklerine.
Çünkü, bazen en küçük gördüklerin
İlahi boyutların yüceliğinde yol almaktadır.
Büyük sandıkların ise hala çöplerin üzerinde uçuşmaktadır.

KAR

Suskunluğun sabrındandır.
Sabır sana sunulan bir armağandır.
Unutma, ilahi sonsuzlukta, dünyada uğradığın tüm haksızlıklar
üzerine damlayan
ve erimeye mahkum bir damla kardır.

İKİZ RUHUM’A…

Belki biter suskunluğum
Ve sonsuzca ağlamaz ruhum
Sen benim ikiz ruhum
Sonsuzlukta bekle beni
Geleceğim “hiç”likte hep “BİR” olmak için yanına

Bugün yoksam yanında üzülme!..
Vuslat zamanı değil
Henüz yerine getiremedik
Ayrılırken ruhumuza verdiğimiz sözleri

Görse de gözlerim seni
Duysam da sesini
Bilsem de nerde nasıl yaşarsın
İstesem dokunabileceğim kadar yakınsın
Ama yine de hem bensin hem bana çok uzaksın

Sen ilahi aşkın
Evrenler yaratan ışığında
Bekle beni
Biz oraya aitiz sevgili…



GECE

Aydınlık
sabahlara
uyanmak içindir
geceler…



GÜNAYDIN

Uyan!!!

Başkalarını değil, önce kendini bağışla.
Çünkü en fazla kırgın olduğun yine kendinsin.
Her gün pembe ışık enerjileriyle
Sarıp sarmala bedenini.
Başkalarına kendini sevdirmek zorunda değilsin.
Önce sen, yüreğinden sev kendini.
SEN SEVİLMEYE DEĞERSİN.


Çıkar bendeki tüm etiketleri,
Ne kaldı sana benden geri,
Sadece bir ışık varlık...
Düşün şimdi,
Sen benden farklı mısın,
Ben senden gayrı mıyım?
SEN TÜMEVRENLE BİR BÜTÜNSÜN…

Seni yolundan döndürmek isteyen,
Her ne varsa gönder hayatından.
Kendini kandırma, hiç kimsenin sana ihtiyacı yok.
Sana, en çok ihtiyacı olan yine sensin.
SEN GÜCÜNÜN MERKEZİNDESİN...

Çıkar bendeki tüm etiketleri,
Ne kaldı sana benden geri,
Sadece bir ışık varlık...
Düşün şimdi,
Sen benden farklı mısın,
Ben senden gayrı mıyım?
SEN TÜM EVRENLE BİR BÜTÜNSÜN…

Başka boyutlarda,
Farklı ritmlerde,
Aynı şarkıyı söylediğin
Özdeşlerin olsa da,
Unutma sen bu evrenin biriciğisin.
Senden başka, bir sen daha
Yaratılmadı bu evrende.
SEN DEĞERLİSİN…

Evim, yuvam, saltanatım yok diye üzülme.
Hepimiz bu dünyada, konar geçer değil miyiz?
Fark edersen evren bizim gerçek yuvamız.
SEN NEREYE GİDERSEN GİT GÜVENDESİN...


İLK BAHARIN KIZI

İlkbaharın kızı
Hazana aşık olmuş
Yazı göremeden,
çiçeklerini
Hazan rüzgarında
savurmuş…



OĞULA ÖĞÜT

Sen değiştiğinde
Ve başka bir dünyanın
Kapıları aralandığında,
Ağlarsan;
Gözyaşların yıldız tanecikleridir.
Yıldızlardan ışıltı taşır her bir damla...
Gülersen;
Gülüşün güneştir.
Güneşin ışıltısında parlayan
Bir ruh ışıldar gözlerinde...
Ağladıkça,
Karanlıkta parlarsın bir yıldız gibi,
Yalnız, uzak ve soğuk...
Güldükçe,
Işıldarsın güneş gibi,
Sıcacık, hayat veren ve aydınlık...
Seçtiğin yol senin yolundur.
Bil ki,
Hangi yolu seçersen seç,
Yolun daima ışıltılı bir parlaklığadır.
Karanlık bile engelleyemez ışımanı...
Yüreğinde sevgi var oldukça,
Işıktan yollar açılır önünde...
Ve ışık yol alır daima
Kainatlar boyunca,
Bilinmez ülkelere...
Unutma;
Yaşam bir gülüş
Gözyaşından süzülen
Yaşam bir düş,
Boşluklarda uçuşup giden...
Sen bir yolcusun,
Asla başka yolculara benzemeyen,
Ve sadece senin için açılan yollardan ilerleyen...
Ocak/2005-İstanbul



Rusya’da ölen terör kurbanı çocuklara…

ÇOCUKLARA AĞIT

Yaşam mıydı sizden kopan,
Yoksa sizler miydiniz yaşamdan
Kopmayı seçen?
Böyle mi olması gerekiyordu,
Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken?...
Sizleri hiç tanımadım,
Yüzlerinizi bile bilmem,
Seslerinizi hiç işitmedim,
Yüreklerinizde ne var onu da bilmem,
Sadece gözlerinizi görüyorum,
Bakıyorsunuz, masum, şaşkın ve
Korkulu…
Anlamaz yüreğiniz bilirim
Hayatın acımasız gerçeklerini.
Oyunlarınızda savaşı seversiniz,
Ama anlayamazsınız,
Onun acı veren
Vahşetini…
Terör mü?...
Onu nereden bileceksiniz,
Ne olduğunu bilmediğiniz,
Hain oyunlara kurban oldu bedenleriniz…
Kim bilir kimlerin çıkarlarına,
Kimlerin tuzaklarına düştü,
Masumiyetiniz…
Biliyorum gitmeliydiniz,
Anlatmanız gerekiyordu insanlığa,
Terörün ne kadar kadar zalimleşebileceğini
Ve anlamamız gerekiyordu,
Eğer izin verirsek, karanlığın neler getirebileceğini…
Ama yine de yüreklerimize
Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken...

Yaşam sahnesindeki rolünüze,
Bir trajediyle son verirken,
Alkışlar yoktu yeryüzünde.
Issız bir acıda düğümlenmişti tüm sesler.
Sadece acı ve acının gözyaşları,
Onlar sessizce haykırdı siz giderken...
Biliyorum gitmeliydiniz,
Biliyorum bu olmalıydı,
Biliyorum anlatmak istedikleriniz vardı...
Siz bedenlerinizi kurban verirken
Teröre,
Bizler sadece ağladık…
Çoğumuz hala anlayamadı:
Paraya, güce satılan inançların,
İnsanlığı ne hale getirebileceğini…
Gitmeliydiniz, evet bu olmalıydı,
Anlatmalıydınız insanlığa,
Terörün en kanlı yüzünü.
Haykırmalıydı cansız vücudunuz:
Kandırılmışlığın, yükselmemiş bilinçlerin,
Kendini sevgiye açmamışlığın getirebileceği
Kötü ve kanlı geleceği…
Gitmeliydiniz biliyorum,
Ama neden,
Neden bu kadar
Acı verdiniz giderken?...
Ruhum bilse de gerçekleri,
Yine de kanıyor yüreğim
Siz giderken…
Ama siz,
Kötülüğe inat,
Güle güle gidin çocuklar
Güle güle...
Kötülük solduramasın ruhlarınızdaki
Gülüşü.
Ve anlamaya çalışalım bizler;
Siz çocuk bedenlerinizi
Ölüme verirken,
Neler anlatmak istedi,
O masum bakan gözler...

Eylül/2004-Antalya

IŞIK YÜZLÜ

Sen ışık yüzlü bir güzelliksin
Gönlü sevdalım
Kalbi hercaim
En kıymetlim
Yaşam sonsuzlukta kısacık bir düş
Ve ben o düşte
En çok seni özledim…

İstanbul-Kasım2008

KRİSTAL

Hain ellerde bir kristal gibi
Hoyrat yüreklerde, bir sevgili gibi
Işıltılı bir yalnızlıkta parlıyorsun…

Parladıkça,
Yıldızlar kadar uzaklaşıyorsun
Bulunduğun yerden
Merkez seni çekiyor aşağılara…
Ama ruhun hep gitmek istiyor,
Daha yukarı…daha yukarı…


Dünyevi gerçeklerin kolları uzun
Sen ne kadar yükselsen de
Seni yakalıyor ve çekiyor kendine…

Kutsallığın yollarında ilerlerken
Bırakıp gitmek gerekir buraya ait olanları
Ve acı verir kimi zaman bu terk ediş
Ama gidilecek yol, söylenecek söz var
Gerçeklikten çık da gel,
Yücelikte buluşalım…
İstanbul/2004

YÜREĞE YAZMAK

Yaşamın sorularıyla ilgili olabilir mi
Bıkmadan, nedenini bilmeksizin
Kurduğum cümleler…
“Yaz” diyor içimdeki ses bana,
“En doğru olanı o zaman bulusun”
“Yüreğindekini el yazınla yaz” diyor
Bir kitapta
“Yine yüreğinin üzerine”…

ÖZ

Bırak anlamasınlar seni
Ne söylediğini
Sen daima bil
“Özünde” tek
“Öz”de en kalabalık sevgilerde var olduğunu…
İstanbul/2004



YOLCU
Ne gün kadar açık
Ne gece kadar koyuyum
Sadece sonsuzluk
Yolunda ilerleyen
Bir yolcuyum…

İstanbul/1997


YOL

Herşey başa döner
Düşmez kalkmaz bir Allah
Hepimiz düşeceğiz ve sonra kalkacağız
Ve böylece yol alacağız…
İstanbul/2004

TOMURCUK

Yaşamımı solduramayacaksın
Her nankörlüğünde
Açacak yeni bir
Tomurcuğum…

ZITLARIN OYUNU

Zıtların oyunudur bu
Mavi bir gezegende…
İlahi ışıkla aydınlatılan bir sahada
Hep hücüm ataktadır
Yin Yang’a
Sevgi nefrete
Savaş barışa
Karanlık Işığa
Işık karanlığa
Ne diyelim
Dünya yuvarlak
İyi oynayan kazansın:)

İstanbul/2004

TUTSAKLIK
Eğer birini çok seversen
Ama yine de özgür olmak istersen
Ve bu uğurda çekip gidersen
Bir gün mutlaka anlarsın ki
Onsuz yaşamak
Cehennemi bir tutsaklıktır.
İstanbul/2011


SIR

Bazı aşklar
Boş sayfaya yazı yazmak gibi
Yazıyorsun sonra üstünü çiziyorsun
Ama yine de
Dokunduğunda
Acıyan bir his bırakıyor yüreğinde…

Haziran/2011


ARINMA

Ruhumun karanlık gecesini
Geçtim de geldim
Cüce ruhlu devlerin
Aynalarını kırdım da geldim…



KARANLIĞIN GÖZLERİ

Karşındakinin
Gönlü güzel
Bilinci engin değilse
Dünyayı sersen de
Ayakları altına
Tek göreceğin
Karanlığın gözleridir…

BELKİ BİR GÜN

Bir gün kral Midas gibi
Zengin olabilirsin
Her tuttuğun altın olabilir.
Ama sen tıpkı O’nun gibi en sevdiklerini
Kaybedip
Yalnızlık içinde servetinle
Kalabilirsin…

Belki bir gün
Hayat hoyrat bir rüzgar estirir
Ve kendini Diyojen gibi
Beş parasız
Bir tahta fıçıyı
Kendine ev yapmış halde bulabilirsin
Yüzüne vuran güneş en büyük servetin olabilir
Ve onun uğruna imparatorlara bile
“Gölge etme başka ihsan istemem”
Diyecek kadar yürekli olabilirsin.

Önemli olan nerede yaşadığın veya
Servetinin ölçütleri değildir.

Bil ki, yüreğinde huzur
Bilincinde bilgelik
İlahi şuurunda
Manevi güçle
Dolmuşsan
Saraylarından çıkagelen
İmparatorlar bile
Gün gelir önünde eğilir…

İstanbul/2011



ZAMAN DENİZİ

Zaman denizlerine
Kanar yaralar
Zaman yürek yaralarıyla
Kanlı bir deniz


ÇÖL ÇİÇEKLERİ

Doğanın en güzel çiçekleri
Çöllerde açarmış
Tıpkı
Yalnız yüreklerde açan
Sevgiler gibi

EN İYİSİ

Paylaşılamıyorsa
Sevgiler, tutkular
Düşler,düşünceler
Ve kalmak gitmekten zorsa eğer
Gülümseyerek gitmek
En iyisi…


İLAHİ IŞIK

Güneşim olur musun
İçimdeki kutsal dağı aydınlatan…





İLLÜZYON

Her şey bir deneyimdir…
Kendine inan,
Kendine güven…
Gerisi,
Bir illüzyon zaten…




DOST

Unutma, gerçek dost
Sen yükselirken
Kıskançlıkla
Tırnaklarını kemiren değil
Sevgiyle sana elini uzatandır…



YILDIZ

Çağlar öncesinde gelen ışığıyla
Bir yıldız göz kırptığında bana
Biliyordum,
Bir yıldızın en parlak olduğu anın,
En fazla tükendiği an olduğunu…
Ve o yıldız ki,
En tükendiği anda
Belki de yüzyıllar öncesinden
Aydınlattı gecemi…
Ve ben anladım ki,
Tükensen bile
Hep aydınlatmalısın geceyi…


NİHAİ GÖZLEMCİ

Nihai gözlemcin
Yüreğin olsun…


DENİZ YILDIZI

Kumda kuruyan bir deniz yıldızı olsan bile
Bil ki eğer hala hayattaysan
Ve ümidin varsa
Mucizeler seninledir…


NADİDE

Kimse belirleyemez senin değerini,
Sen tohumu Öz’den gelen
Nadide bir çiçeksin…

TUTUNDUĞUN DAL

Tutunduğun dal artık gönlünde çiçekler açtırmıyorsa
Onu bırakmayı bileceksin.
Korkma bırak kendini yeniden toprağın bağrına,
Sen yeniden filizleneceksin…

GERÇEK SEVGİ

Gerçekten seven,
Sevdiğinin ızdırabını hissedip,
Ona derman olmak isteyendir.

LOTUS

Lotus neden özel bir çiçektir bilir misin?...
O çamurda büyütür köklerini
Ama suyun yüzünde başı dik,
Güzel ve evrene açılan taç çakra misali
Katmer katmer açar çiçeklerini.
Ve anlatır insana:
"Yaşamın çamurlarına bulanmış olsan da,
Boy atarken, derin sularda soluksuz kalsan da
Korkma, ilerle yolunda...
Işığı hissettiğinde yapraklarında,
Sen de tıpkı benim gibi
Katmer katmer açacaksın çiçeklerini
Ve huzurla yüzeceksin
Hayat bulduğun sularda"...


ZERRECİKLER

Zerren etmeyecek insanlar için
Bütününü harcama…


YILDIZ DENİZİ
Ben O’nu göklere koydum,
O beni yerlere çaldı.
Bir baktım ki O da,
Beni çaldığı yerdeymiş.
Meğer niyeti beni,
Kendine yakın eylemekmiş...

Sordum kendime,
"Ben nasıl yanıldım?"diye.
O an anladım ki,
Aslında ne yer var, ne gök, ne de O...
Her şey benim zihnimdeki
Bir izdüşümde...

Uçuyorum şimdi göklerime,
Ve gülüyorum kendime;
"Malozlarla dolu bir gönlü,
Nasıl bir yıldız denizi sandım" diye:)



BEKLENTİSİZLİK

Eğer ruhun doruklardaysa
Denizlerin seni kucaklamasını bekleme.


ÖZ IŞIK
Sonsuzluğun kapısından geçtiğinde ruhum
Karşılaştım
O’nun güzelliğiyle
Işığın özünden gelen bir ışık
Yüreklere sevdalı şarkılar söylüyordu… (Özlem Süyev-İrem’e- “Öz Işık” şiiri)

SEVDİKÇE
Sen sevdikçe,
Kainat bahçelerinde açar çiçeklerin

UMUT

Umut,
Işık’tan
Bir güldür….


IŞIK
Gönlüm,
ruhunun ışığında…

FİDAN
Yalnızca
"Işık"ta boy atar fidanlar.

BAHAR ÇİÇEKLERİ

Bahar çiçekleri
her gönülde
farklı açar.

DÜŞÜNCE

Düşündükçe
Susarsın
Düşündükçe ağlarsın
Düşündükçe o olursun
Sonra anlarsın
Düşüncen anı şekillendiriyor…


GEL

Hiçbir yerde
Ve hiçbir şeyde olmadığınca
Özledim seni
Sensizlikte yollarım bomboş
Senden bana yıkılıyor köprüler yollar...

Adım attığım her yerde sen
Unutmak için sığınışlarım sen
Senden sana geliyorum
Sessizce...

Şimdi,
Sadece seni
Sensiz senleri
Sendeki senleri
Biz olan senleri
Beni ve seni seviyorum
Koşulsuz bir sevgiyle...

Sensiz sevda yollarında yürüyorum
Yanımda aşkım ve sonsuzluğum
Sonsuzluktaki sensiz aşkım
Aşksız yalnızlığım
Sensiz aşksızlığım
Aşksız sensizliğim
Gel, gel, gel...
Özledim gel
Söyleyemem gel…

Sensizlikten çık da gel
Sesimi duy da gel
Sev de gel
Susma gel
Aşkınla gel
Saflığınla gel
Sensizim gel
Özlemimsin gel
Artık "biz" değil
"Bir" olmak için
Gel... ( "Karmik Çağrı" şiirinden bölümler halinde alınmıştır)




KARANLIK VE IŞIK

Karanlık
Işığı
Bekler
Aydınlanmak için…

YÖRÜNGE
Karanlıkta ışığımdın,
Ama sönmeyecek misin
Sende yıldızlar gibi?...
Merak etme,
Ağıtlar yakmam ardından
Şarkılar mırıldanmam
Şiirlerin mısralarında kaybolmam
Sönerken ardında bıraktığın
karadeliklerde yok olmam
Ben kendi yörüngemden şaşmam…



VİRTÜÖZ

İzdüşüm sahnesinde, beceriksiz adımların dansı…
Düşen, kalkan, zıplayan, seyreden….
Gülme, onların hepsi sensin
Kendini hayat virtüözü zanneden…
İstanbul/2008


YÜREK

Kimden bu kaçışım
Kimden sorgulayışım
Kimsesiz bir düşte
Sonsuzluk kadar eski sorularım
Sussun istiyorum artık içim
Ve suskunlukta
Biliyorum ki, ben hiçim…
Hiç olmanın var olmak anlamına geldiğini anladım
Bir zaman önce
Varlıksızlığın boyutlarından geçti yüreğim
Şimdi ben sadece o yüreğim…

ÖZLEM
Özledikçe,
Susarsın
Özledikçe
Ağlarsın
Özledikçe o olursun
Sonra anlarsın
Özlediğin başkalarını da özlüyor…:)

YANILGI
Öylesine ilahi bir nurun içindeydim ki
Karanlığını göremedim… 19.mart 2011

RUHA MEKTUP

Ah! Benim yorgun ruhum
Ne çok yol katettin
Bu gün anladım.


Işık üflendiğinde varlığına
O ilk varoluş anından
Bu yana ne çok şey biriktirdin:

Binlerce yaşamın kutsanmışlığı,
Yorgunluğu,
Bilgeliği,acısı, sızısı, kaybedişi, sevgisi,
Sancısı, nefreti, ihaneti,vefası,vefasızı…


Evren stüdyosu, Dünya platosunda,
Kostümlü prova var
Kaç kostüm değiştirdin,
Ben kaçıncı planda yansıdım görüntüye bilemem.

Bildiğim her daim provadayım,
Gerçek, bu oyun değil
Oyuncu da ben değilim aslında
“Hiç”e çekiliyor “hep” filmler…

Ah! Benim Işık varlığım,
Beni hep doğruya çekmeye çalıştığını görüyorum,
Beni bilgeliğe, sevgiye çağıran sesini duyuyorum.

Ama bazen…
Bazen bu kostümlü provadan o kadar çok sıkılıyorum ki…
Unutmuş gibi yapıyorum her şeyi,
Suflelerini duymazdan geliyorum.

Bazen işitmek istemiyorum seni…
Çünkü ben bir insanım…
Hem senle bir, hem senden ayrıyım…

Bazen o ayrı yanım “ Hadi git,” diyor, “Bırak!”
İşte o sese inanmak istediğimde,
Yakıp yıkıp kaçıyorum,
Kostümleri, dekorları, duvarları…

Ama nereye kaçarsam kaçayım,
Dönüşüm hep sana gözyaşlarımla…
Ve sen:
Hep bekleyen,
Affeden,
Sen gerçek dostum,
Vefalı sevdam,
Daima hatırlayan
Ve seven
Sen her zerresinde
Yaradan’dan , izler taşıyan,
O’nu bana anlatan
Varlığımın en kadim aşkı…

Ah! Benim Işık varlığım
Hadi gel bu sefer başaralım…
Sonsuzlukta olmamız gereken yere varalım…



HUZUR

Sen bana huzur veriyorsun,
Yaşam kimine zalim, kimine bilge
Sonsuzlukta binbir bilmece
Yarattığım bu yol benim
Sorgulamadan önce
Sonsuzlukta kaybolmadan
Ben sende kaybolmak istiyorum

Kayıplar şehrinde bir yabancı
Kayıplar şehrinde
Durduğum durak
Senden uzak
Ama sen her yerdesin
Uzaklıklar benim kendi içimde

RÜYA

Ben ne kadar koşsam da kendime varamıyorum
Rüyada koşmak gibi
Zaten gördüğümüzde bir rüya değil mi?..

GÖNÜL TEZGAHI

Bitimsiz bir sevda girdabında
Bugünden yarına
Sevda dokudum
Gönül tezgahımda…
Ve sonunda çıkan bir parça
Kumaştan
Ne sana ne bana
Esvap oldu
Gönül tezgahımda
Dokuduğum her sevda
Bana dar oldu...


İZDÜŞÜM


Zerreden tüme bütün yolculuklar,
Sevdalar tümde kalmış,
Zerrelerde izdüşümler...



SEY-Ü SEFER

Zamanı durdurman nafile,
Ben zamansız diyarlarda seyr-ü seferdeyim…



BİR

Varılan yerde tüm peygamberler “Bir” di…
İnsan, Yaradan’ın kıymetlisiydi,
Her daim sevilen ve affedilendi.
Ondan beklenen,
İyilik, sabır ve sükunla,
Yaradan bilincine doğru ilerlemesiydi.
Her adımda, bilinci biraz daha açılan yolcu,
Sonsuz ve sınırsız olan yolda ilerlerdi.

YOKLUK

Ne dersen de, bilmez misin onların gönülleri sağırdır.
Onlar için söz söyleyip de yorma kendini,
Zaten varlıkları yokluk değil mi?..

AYNA

Her birimiz de bir aynayız,
Yaradan’ın vechelerini yansıtan...
O cam yanılmasın ben aynayım diye,
Asıl ayna o cama yansıyan...

Senden yansıyan neyse,
Onu görürsün baktığın yerde…
Hayat dediğimiz şey,
Senin bilincinden bir yansımadır sadece...




GERÇEK

"Gerçek" aynaya yansır,
"ayna" gerçeğe değil...
Aynanın yansıttığı,
mutlak ve sonsuz gerçeğin küçücük bir yansıması.
O ayna ki ne zaman o sonsuzluğu kavrarsa,
o zaman tüm sırları dökülür,
gerçeğin yolunda kuma dönüşür ve savrulur,
"Gerçek"te eriyerek "O" olur...


SEN
Sen be ben
Biz olup Bir’likte can bulamadık
Bir hayal dünyasında kendimizi bir şey sandık
Hiç olduğumuzu bendeki ben anladı
Ama gel de bunu sendeki sana anlat…

Boyut farkı diyorlar buna
İnanç farkı
Düşünce farkı
Ruh frekansı farkı
Tüm farklılıklar içinde de birdir oysaki herşey
Tüm o farklılıklar oluşturur Bir’i
Ama sen ve ben Bir’ken,
Biz olmayı başaramadık…





MATEM

Sen içimi söktün aldın
Sensizlikte eksik kaldım
Kimsesiz diyarlarda
Sen başka kollarda teselli ararken
Ben yitip giden bir sevdanın mateminde
Karalar içinde, biçare kaldım.



VEDA

Kimden öte bir yalnızlık bu
Özlediğimde yoksan yanımda,
Yalnızlığımda sarılmıyorsan omzuma
Ve göğsün kapalıysa başıma
O zaman güvenmek niye?...
Vazgeçtiğim yerde
Kılıçlar arasında bir noktadayım
Hiçbiri acıtmıyor tenimi
Hepsinin ucu ruhumdan geçiyor
Sonsuzluğumda sonsuz sancı

Dünyanın maviliğinde sensizim
Sonsuzluğun ışığında “Bir”deyim…

Verdiğin selamı aldım
Ama artık
Yol almalıyım
Yürüyüşüm uzun
Ve yalnızlık zorunlu
Mahşeri kalabalıklar
arasından geçerken bile yalnız…

Gitmeliyim sevgili…
Güllerle bezeli bir çardakta
Renklerin, dikenlerin
ve rahiyaların arasında
Güzeldi sana rastlamak

Ama gitmeliyim sevgili
Yolum uzun
Yolum ıssız
ve geçeceğim
nice sırat var önümde
Unutma beni sevgili
Sonsuzluğumda
daha binbir biçimde
çıkacağım karşına
Gözlerindeki hayranlık dolu şaşkınlığa bakıp
yine güleceğim sana
Hatırla beni sevgili





Kızıma,

KUTLU KIZIM
Rüyamda gördüm ilk kez seni
Işıl ışıl gülüyordun,
Sarı saçların parlıyordu gün ışığında…

Oysaki ben istemiyordum
Yeniden anne olmayı
Korkuyordum
Yorgunluklardan,
Bitmek tükenmek bilmez uykusuzluklardan
Kısıtlanmalardan…

Ama “Korkma “dedi bir ses bana,
Korkma!
“O çok kutlu bir çocuk olacak”…

Sonradan öğrendim,
Hz. Muhammet’te
Söylermiş
“ Kız çocukları kutludur,”diye…

Ve sonra sen geldin
Müjde gibiydi gelişin
“Kutlu”kızım benim…
Işık gözlü prensesim
Gönlü yüzelim
Gül yüreği merhametlim
Sude kelebeğim…
Sevgiyle var ol,
Sevdikçe sevil
Sevildikçe
Yaradan’ın
Nuruyla bir ol…

Tek suçu sevmek olan bir kadının ardından… Anlatılanlar gerçektir…
TÖRE KURBANI


Bacaklarının arasından
Sızan kan mıydı namusun?
O kanla mı yazılmıştı yazgın?
Mutluluğun, düşlerin, cinayetin…
Ölümün nazlı kızı,
Sevdanın baharı,
Rahmindeki bebeği
Kazığa geçirdiler...
Bir bebeğin kanından
Cinnetli bir namus şarabı içtiler…
Kırılan kolların sevdaya sarılıydı,
Kesilen dilin,
Söylenmeyen şarkıları kanattı.
Ve içine geçirilen acıyla,
Ölümü dilerken bedenin,
Vicdansız yüreklere
Bir ahtı çığlığın…
Mayıs 2005- İstanbul




DÖNGÜ

Göklerden gelen
Bir sevdanın
Hasretiyle
Yandı ruhum…
Ne unuttum
Ne ulaşmak için göğe yükseldim
Kendi ekseninde
Dönen bir gezegen gibi
Döndüm durdum
Boşluk sanılan
Gizemli
Ummanların
Dalgalarında…

YANIT

Hain yüreklerde
Sevda aramak
Ne beyhude…
Bazen sorarım,
“Allah’ım bu kötülüklerle
Nasıl baş edeceğim?”diye
Yanıt açık:
“Benim merhamet vermediğimle
Senin işin ne?”


GERÇEĞİNİ BUL


Aşk bulduğunda varlığını
Ve sen duyduğunda
Kendi gerçek sesini
Sana seni anlatan o meçhul bilgeyi
Seni sen yapan
Ve seni hiçlikle buluşturan
Her şeyi
O zaman bakma aynalara
O aynalar seni sana göstermez çünkü
Kendini cama yansıyan sanma
Sonsuza yansır tüm varoluşun
Kainatın sesidir senden yansıyan
Ve hayatın gözleridir sana senden bakan
Unutulmuş sanma bu koskoca boşlukta kendini
Sana seni anlatmaktadır her an, her ritm, her vuruş
Kötüler iyiliğini
İyiler kötülüğünü
Işık karanlığını aydınlatır
Karanlık ışığını parlatır
Yok senin hiçbirinden farkın
Hepsi sen
Sen hepsisin
Yaradan sana şahdamarından yakınsa
Yaradılış seninle tam ve tüm bir bütünse
Sen niye kendini hakir görmektesin
Ey yüce
Ey güzel
Ey bilge varlık
Gerçek varlığında kendini bul!...

BİRLİK

Unutma,
Sen seni yaratanla her zaman her yerde
Her biçimde hep BİRliktesin… 1. HAZİRAN. 2012

CHIRON

Chiron… gir rüyalarıma ve şifalandır
Beni santor’un yıldızlarıyla…

Yitik bir gecedeyim, kayıp ruhlar diyarında
Kendi seçimim bu, bu akşam ruhumu buraya sürükledim
Onulmaz yaraları var… durmadan kanayan…

Chiron, ölümsüz şifacı durdur ruhumun
Görünmeyen ama hep damlayan kanını…

Karmaların ağır yükleri, insanların ihanetleri
İyiliğe uyanmayanların karanlığının kasaveti…

Ruhumu arındırmaya geldim Chiron
Onu şifa iksirinle içmeden sarhoş etmeye
Her şeyi unutturup
Tüm acılarından azat etmeye…

Santor’un şifacısı evrenin şifa yıldızı
Gel aydınlat gecemi…


YÜRÜDÜĞÜN YOL SENİN

Her kim üzebilir seni
Her kim soldurabilir yüreğini
Sana bahşedilmiş onca güzellik varken
Kim sana
Dur yolunda yürüme diyebilir
Yürüdüğün yol senin
Sorduğun sorularda geleceğin
Üzülme güzel varlık
İçini kanatma akan gözyaşlarınla
Bırak görmesin
Bırak duymasın
Bırak anlamasın
Bırak seni sen olarak görmesin
Sen osun o da sen
Gerisi
Gam, tasa ,keder
Hepsi gün gelir geçer… 03.05.2012


ZAMAN GEÇİYOR


Kararını ver!..
Zamanda mı, mekanda mı ilerleyeceksin?...
Zaman dersen, nereye göre diye sorarım ki, yanıtı sonsuz…
Mekanda dersen, durgun suda beklemek kadar çürütücü
İlerlemek?... Neye göre?...
Durgun suda beklerken
İlerlemek nasıl bir şey
Yanıtını ver,
Zaman geçiyor!...:)

SIRLARINI SIR SANMA

Son sesi duyduğunda
Ve gözün son kez gördüğünde
Dünyadaki hayatı
Ötesine geçtiğinde
Gördüğün
Öz bilincinden yansır sessizce
Duru bir anlatım gibi
Tüm yaşanmışlar hayal olur
Tüm olanlar
Sonsuzluk bir bütün olur
Ve hayatın ezber bozan görüntüler gibi
Serilir önüne
Gizli ve saklı yoktur orada
Anlarsın ki
En gizli işlerini
En sırlı ilişkilerini
Koskocaman bir kainata yansıtmışsındır
En sırlı fısıltıların
Duyulmaz sandıkların
Yankı yankı ilerlemiştir orada
En gizli işlerin ışıkla aydınlanmışçasına kaydedilmiştir
Sanma ki görülmedin, işitilmedin, izlenmedin
Benden ondan ve diğerlerinden gizleyebilsen bile kendini
İlahi sistemin sonsuzluğunda ne kadar koşsan da
Ne kadar kaçsan da
Kendinden kurtulabileceğin
Saklanabileceğin hiçbir nokta yok
Sırlarını sır sanma
Günahlarını sevap maskeleriyle gizleme
Gören görür seni her nasılsan, her ne haldeysen
Her ne biçimdeysen…

DİP

İçimdeki derviş
Haykırır:
“Aşkla hu.”
Duymam…
Gönlüm,
Bungun girdaplarda,
Gönlüm darmadağın,
Gönlüm bin bir parça.
İçimdeki bilge haykırır:
“Her şeyin kaynağı sensin.”
Duymam…
Her şeyim biçare
Her şeyim yitik
Her şeyim bir hiç…
İçimdeki çocuk haykırır:
“Ben içsel neşenim.”
Duymam…
Ne içimde artık neşe
Ne de dışımda…
Ben sonsuzlukta yol buldum
Ben hiçlikte var oldum
Ama ben
Dünyada kayboldum…

KANMA

Karanlıktan kurtar kendini
Sevdiklerin sonsuzluğundur
Sahte cennetler açılır önüne
Kanma
Işıksız yüzlerde cennet arama
Cennetini cehenneme çevirir onlar

HER ŞEY

Sonsuzluk kadar eski sevgili,
Hiç sandığım sevdan her şeyimmiş…

Limanımdın
Fırtınam oldun
Kırgınım ak pak kanatlar gibi

Yeknesak bağrışlarda bir sancı
Yalnızlık uğultuları her yanda

Seni sevdiğimi hatırlamak istemediğimden beri
Issızlarda dinliyorum ağustos böceklerini
Tiz bir sesten söylüyorlar aşk şarkılarını
Yaz akşamlarının tatlı rehavetinde aşk çok kolay
Kara kışların
Hoyrat rüzgarlarında
Kaybolup gider o nağmeler…
Ruhunu üşüten uğultular kalır
Sadece geriye…









GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL HİÇ BİR ŞEY

Bazen yükseklerde uçan bir kartalı küçük sanırsın.
Kimi zaman ise, çöplerin üzerinde uçuşan bir sineğin gövdesi, gölgesinde devleşir.
Onu da olduğundan büyük sanırsın.
Aldanma gördüklerine.
Çünkü, bazen en küçük gördüklerin
İlahi boyutların yüceliğinde yol almaktadır.
Büyük sandıkların ise hala çöplerin üzerinde uçuşmaktadır.

KAR
Suskunluğun sabrındandır.
Sabır sana sunulan bir armağandır.
Unutma, ilahi sonsuzlukta, dünyada uğradığın tüm haksızlıklar
üzerine damlayan
ve erimeye mahkum bir damla kardır.

İKİZ RUHUM’A…

Belki biter suskunluğum
Ve sonsuzca ağlamaz ruhum
Sen benim ikiz ruhum
Sonsuzlukta bekle beni
Geleceğim “hiç”likte hep “BİR” olmak için yanına

Bugün yoksam yanında üzülme!..
Vuslat zamanı değil
Henüz yerine getiremedik
Ayrılırken ruhumuza verdiğimiz sözleri

Görse de gözlerim seni
Duysam da sesini
Bilsem de nerde nasıl yaşarsın
İstesem dokunabileceğim kadar yakınsın
Ama yine de hem bensin hem bana çok uzaksın

Sen ilahi aşkın
Evrenler yaratan ışığında
Bekle beni
Biz oraya aitiz sevgili…



GECE
Aydınlık
sabahlara
uyanmak içindir
geceler…



GÜNAYDIN

Uyan!!!

Başkalarını değil, önce kendini bağışla.
Çünkü en fazla kırgın olduğun yine kendinsin.
Her gün pembe ışık enerjileriyle
Sarıp sarmala bedenini.
Başkalarına kendini sevdirmek zorunda değilsin.
Önce sen, yüreğinden sev kendini.
SEN SEVİLMEYE DEĞERSİN.


Çıkar bendeki tüm etiketleri,
Ne kaldı sana benden geri,
Sadece bir ışık varlık...
Düşün şimdi,
Sen benden farklı mısın,
Ben senden gayrı mıyım?
SEN TÜMEVRENLE BİR BÜTÜNSÜN…

Seni yolundan döndürmek isteyen,
Her ne varsa gönder hayatından.
Kendini kandırma, hiç kimsenin sana ihtiyacı yok.
Sana, en çok ihtiyacı olan yine sensin.
SEN GÜCÜNÜN MERKEZİNDESİN...

Çıkar bendeki tüm etiketleri,
Ne kaldı sana benden geri,
Sadece bir ışık varlık...
Düşün şimdi,
Sen benden farklı mısın,
Ben senden gayrı mıyım?
SEN TÜM EVRENLE BİR BÜTÜNSÜN…

Başka boyutlarda,
Farklı ritmlerde,
Aynı şarkıyı söylediğin
Özdeşlerin olsa da,
Unutma sen bu evrenin biriciğisin.
Senden başka, bir sen daha
Yaratılmadı bu evrende.
SEN DEĞERLİSİN…

Evim, yuvam, saltanatım yok diye üzülme.
Hepimiz bu dünyada, konar geçer değil miyiz?
Fark edersen evren bizim gerçek yuvamız.
SEN NEREYE GİDERSEN GİT GÜVENDESİN...

İlkbaharın kızı
Hazana aşık olmuş
Yazı göremeden,
çiçeklerini
Hazan rüzgarında
savurmuş…

Eylül- 2011/İstanbul


OĞULA ÖĞÜT


Sen değiştiğinde
Ve başka bir dünyanın
Kapıları aralandığında,
Ağlarsan;
Gözyaşların yıldız tanecikleridir.
Yıldızlardan ışıltı taşır her bir damla...
Gülersen;
Gülüşün güneştir.
Güneşin ışıltısında parlayan
Bir ruh ışıldar gözlerinde...
Ağladıkça,
Karanlıkta parlarsın bir yıldız gibi,
Yalnız, uzak ve soğuk...
Güldükçe,
Işıldarsın güneş gibi,
Sıcacık, hayat veren ve aydınlık...
Seçtiğin yol senin yolundur.
Bil ki,
Hangi yolu seçersen seç,
Yolun daima ışıltılı bir parlaklığadır.
Karanlık bile engelleyemez ışımanı...
Yüreğinde sevgi var oldukça,
Işıktan yollar açılır önünde...
Ve ışık yol alır daima
Kainatlar boyunca,
Bilinmez ülkelere...
Unutma;
Yaşam bir gülüş
Gözyaşından süzülen
Yaşam bir düş,
Boşluklarda uçuşup giden...
Sen bir yolcusun,
Asla başka yolculara benzemeyen,
Ve sadece senin için açılan yollardan ilerleyen...
Ocak/2005-İstanbul



Rusya’da ölen terör kurbanı çocuklara…

ÇOCUKLARA AĞIT

Yaşam mıydı sizden kopan,
Yoksa sizler miydiniz yaşamdan
Kopmayı seçen?
Böyle mi olması gerekiyordu,
Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken?...
Sizleri hiç tanımadım,
Yüzlerinizi bile bilmem,
Seslerinizi hiç işitmedim,
Yüreklerinizde ne var onu da bilmem,
Sadece gözlerinizi görüyorum,
Bakıyorsunuz, masum, şaşkın ve
Korkulu…
Anlamaz yüreğiniz bilirim
Hayatın acımasız gerçeklerini.
Oyunlarınızda savaşı seversiniz,
Ama anlayamazsınız,
Onun acı veren
Vahşetini…
Terör mü?...
Onu nereden bileceksiniz,
Ne olduğunu bilmediğiniz,
Hain oyunlara kurban oldu bedenleriniz…
Kim bilir kimlerin çıkarlarına,
Kimlerin tuzaklarına düştü,
Masumiyetiniz…
Biliyorum gitmeliydiniz,
Anlatmanız gerekiyordu insanlığa,
Terörün ne kadar kadar zalimleşebileceğini
Ve anlamamız gerekiyordu,
Eğer izin verirsek, karanlığın neler getirebileceğini…
Ama yine de yüreklerimize
Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken...

Yaşam sahnesindeki rolünüze,
Bir trajediyle son verirken,
Alkışlar yoktu yeryüzünde.
Issız bir acıda düğümlenmişti tüm sesler.
Sadece acı ve acının gözyaşları,
Onlar sessizce haykırdı siz giderken...
Biliyorum gitmeliydiniz,
Biliyorum bu olmalıydı,
Biliyorum anlatmak istedikleriniz vardı...
Siz bedenlerinizi kurban verirken
Teröre,
Bizler sadece ağladık…
Çoğumuz hala anlayamadı:
Paraya, güce satılan inançların,
İnsanlığı ne hale getirebileceğini…
Gitmeliydiniz, evet bu olmalıydı,
Anlatmalıydınız insanlığa,
Terörün en kanlı yüzünü.
Haykırmalıydı cansız vücudunuz:
Kandırılmışlığın, yükselmemiş bilinçlerin,
Kendini sevgiye açmamışlığın getirebileceği
Kötü ve kanlı geleceği…
Gitmeliydiniz biliyorum,
Ama neden,
Neden bu kadar
Acı verdiniz giderken?...
Ruhum bilse de gerçekleri,
Yine de kanıyor yüreğim
Siz giderken…
Ama siz,
Kötülüğe inat,
Güle güle gidin çocuklar
Güle güle...
Kötülük solduramasın ruhlarınızdaki
Gülüşü.
Ve anlamaya çalışalım bizler;
Siz çocuk bedenlerinizi
Ölüme verirken,
Neler anlatmak istedi,
O masum bakan gözler...

Eylül/2004-Antalya

IŞIK YÜZLÜ
Sen ışık yüzlü bir güzelliksin
Gönlü sevdalım
Kalbi hercaim
En kıymetlim
Yaşam sonsuzlukta kısacık bir düş
Ve ben o düşte
En çok seni özledim…

İstanbul-Kasım2008

KRİSTAL

Hain ellerde bir kristal gibi
Hoyrat yüreklerde, bir sevgili gibi
Işıltılı bir yalnızlıkta parlıyorsun…

Parladıkça,
Yıldızlar kadar uzaklaşıyorsun
Bulunduğun yerden
Merkez seni çekiyor aşağılara…
Ama ruhun hep gitmek istiyor,
Daha yukarı…daha yukarı…


Dünyevi gerçeklerin kolları uzun
Sen ne kadar yükselsen de
Seni yakalıyor ve çekiyor kendine…

Kutsallığın yollarında ilerlerken
Bırakıp gitmek gerekir buraya ait olanları
Ve acı verir kimi zaman bu terk ediş
Ama gidilecek yol, söylenecek söz var
Gerçeklikten çık da gel,
Yücelikte buluşalım…
İstanbul/2004

YÜREĞE YAZMAK


Yaşamın sorularıyla ilgili olabilir mi
Bıkmadan, nedenini bilmeksizin
Kurduğum cümleler…
“Yaz” diyor içimdeki ses bana,
“En doğru olanı o zaman bulusun”
“Yüreğindekini el yazınla yaz” diyor
Bir kitapta
“Yine yüreğinin üzerine”…

ÖZ

Bırak anlamasınlar seni
Ne söylediğini
Sen daima bil
“Özünde”tek
“Öz”de en kalabalık sevgilerde var olduğunu…
İstanbul/2004

YOLCU
Ne gün kadar açık
Ne gece kadar koyuyum
Sadece sonsuzluk
Yolunda ilerleyen
Bir yolcuyum…

İstanbul/1997

YOL
Herşey başa döner
Düşmez kalkmaz bir Allah
Hepimiz düşeceğiz ve sonra kalkacağız
Ve böylece yol alacağız…
İstanbul/2004
TOMURCUK
Yaşamımı solduramayacaksın
Her nankörlüğünde
Açacak yeni bir
Tomurcuğum…

ZITLARIN OYUNU

Zıtların oyunudur bu
Mavi bir gezegende…
İlahi ışıkla aydınlatılan bir sahada
Hep hücüm ataktadır
Yin Yang’a
Sevgi nefrete
Savaş barışa
Karanlık Işığa
Işık karanlığa
Ne diyelim
Dünya yuvarlak
İyi oynayan kazansın:)

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Kozmik fısıltılar- 1- Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Kozmik fısıltılar- 1- şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KOZMİK FISILTILAR- 1- şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
YİĞİT ENDER KOÇ
YİĞİT ENDER KOÇ , @yigitenderkoc
17.1.2013 12:18:04
"Aydınlık
sabahlara
uyanmak içindir
geceler…" SEVDİM SENİ. DARB I MESEL OLMUŞ GİBİ.
Paylaş
ŞİİR KÜNYE
Tarih:
17.1.2013 11:59:37
Beğeni:
0
Okunma:
2047
Yorum:
1
Web Zaman Damgası
BEĞENENLER
POPÜLER ŞİİRLERİ
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL