Çizdiğim yaprakların çanaklaştı eğri tarafı,
Kaç yara açtın kalbimde bilmiyorum,
Bulut oldu suretim, aktı içim toprağa,
Sessiz muhbirler ne kadar kötüymüş,
Sana yolladığım mavi gökyüzü yaşlandı,
Nazar/a geldik sevdiğim, ruhum tenimle yarışır oldu,
Baharın esen rüzgârlar bana yaramadı…
Ben nice anılar ördüm matemli geçmişte,
Üşüttü hep gerdanım, eğrileşti boynum…
Çoktan söküldü sanrılar, içim yandı.
Tarifi imkânsız aşkımın.

Hamamlar senin şifalı yüzün kadar sıcak mıdır?
Ya da tuttuğum ellerinin ayazında, üşüyen sade ben miyim?
Kayın ağaçlarının gölgesinde çok nergisler yuttum,
Hepsi tatlıydı, hepsi zehir.
As/ma bahçelerde sallanan ben miyim?
Yapma cennetlerde uyuyan sen misin?

Aşk dedikleri sokak ortasında çıplak kalmak gibi bir şey,
Yarı utanılası yarı soğuk…
Elimde derin bir kamış, gönlüm oyuklaşmış.
Sesler hüzün, sesler keder yüklü.
Ateşe yaklaşanlar yağmur duasına çıkar oldu,
Tütsü saldım yüreğime, buhurdanlık gözlerin…
Tarifi imkânsız aşkımın.

Paris saçlarının tesirinde, her yanı ıslak…
Biraz adaya benzer duruşun, azıcık ıssız, azıcık sıcak.
Gün yirmi dört adımlık, akşamımda yetim rüyalar.
Tek kişilikmiş bu yemek, tek kişilik kritanzenler.
Dudaklarına dökülen kokusuz diyaloglar,
Kime göz kırptı aynalar, bana mı?
Yokluk merdiveninde susuz kalmış bir çocuğum,
Annem kadar yakınsın bazen, elalem kadar uzak.

Sana tarifi imkânsız duygularla geldim,
Bir yanımda ucube yüzüm, bir yanımda ölümsüz kalbim.
Anahtarına kilit vurmuşlar senin,
Mührünü taşıdığım aklım sorguda,
Yerli yersiz susuşlardayım,
Girdabım yakınlarda bir yerde,
Tarifi imkânsız bir haldeyim.

MG-KEFaret