4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1756
Okunma

“Giyindim ellerini
Artık yaşamaya hazırım usta…”
Kimse inanmıyordu, terimin yanağıma tozlarla çizdiği soyutlukta
Açan çiçeğin sen olduğuna
Ya da ateşle arınacak alnımdaki yağlı lekenin
O yangından kaldığına…
Kimse bilmiyordu hiçbir eşyanın dilini,
Oysa bir çay bardağının, aynanın, kapanmış bir valizin
Bir kokunun ve bir yolun anıları,
Sevmek kadar zor, sevmek kadar kolaydı.
“Dök hüzünlerini zamanın doruk noktasına
Sinsi olmasın ayrılık.”
Hep dünyaya çıkıyordu
Mutluluğun kaybetmek olduğu mekânların adresleri
Kazandıkça eksilen bir lisanı anlamak zorlaşırken
Biz, kaybettikçe çoğalmayı seçiyorduk.
Sonunda kendimiz oluyorduk, benim gözlerim büyüyordu,
Görüyordum;
Her kapı ayrı bir his uyandırıyordu
Varlığım ve yokluğum kadar varmak oluyordu yaşamak.
“Hasret sevmekle mi başlar,
Senden ötede midir sınırı maveranın?”
Ne kadar kutsalsa o kadar tenhalaşıyordu yürünen yol
Yükümü, vazgeçtiklerimce hafifleten bir mevsimin serenadıydı
İkiyi bire indirmenin arifesinde bir yağmur,
Ve aşk, yalnızlaşıyordu…
“Usta söyle, kaç yalnızlık ediyordu aşk, ya da kaç terk-i diyar
Ve aşkta gerçekten var mıydı hayat?”
31.12.2012
5.0
100% (8)