0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
689
Okunma
Yüzünle şehir suyunu yıkadığın bir sabah
pencerede sigaranı içerken görürsün
sokağından geçen süslü çıtıpıtı kadını
topuklu ayakkabılar üzerinde
siyah deri misali ince bacakları saran tayt
ve sırtında kısa kürküyle yürür
bilinmeze
“kim düzüyor bu kadınları” diye merak ederken
ocakta kaynayan yumurtayı hatırlar
içeri girersin
ve güneş rengi gömleğin geceyi kırıştırmış
akşamdan kalma şişeler devrilmiştir soyutun üzerine
sinek kanatları gibi muhteşem tasarımıyla
tepende dolaşan jetlerin çıkardığı gürültü
sinekten rahatsız edicidir.
Yumurtan soğusun diye beklerken
sürekli yanında taşıdığın diğer iki yumurtayı düşünür
bunca yıl kırılmamış olduklarına memnun gülümsersin.
Eski gazete arasına katlanan yalnız sabah içinde
yeni bir topuklu sesi duyar ve meraklanırsın
bu kez nasıl bir kadın diye
sonra önce kahvaltı dersin, yumurtam soğuyor
topuklu sesi giderek güçlenir
kilise çanlarını susturan bir neşeyle
sana yaklaşırken
“sikiyim yumurtayı” der pencereye yürürsün
yapıcak daha iyi şeyi olmayan diğerleri gibi…