36
Yorum
30
Beğeni
0,0
Puan
1382
Okunma

servi kavakların ardından
ay gülerdi
minare eğilir bakardı boyumuza
ne cüce adamlardık
hesaplamazdık yarını
günlerce belki, yıllarca kalırdık aynı yerde
mor esintilerdi
her yönden eserdi
döndürürdü çevresinde
usul atardı adımını aşk
tökezlerdik
kara büyüler yapılmış
kırk düğüm atılmış gibi
yüreğimize
kahvehaneler önünde
sandalyelere kurulurdu adamlar
ölü değiller gibi, ya da hiç ölmeyecek
biri kalkardı ayağa
taklidini yapardı diğerinin
bastonla kovalarlardı birbirini
diğer ölülerin yanında
biri diğerine yavaşça dokunurdu
kimse kalkmazdı masadan
ölülük bulaşıcı hastalık gibi
adamlar ölü, ben diri
olur mu
öldürürdüm sana koşan bütün yollarımı
adım okunmazdı yanında
dilinin ucuna gelsem yutardın
adresi değişirdi sözünün
yine de dönüp bakardın
arkana
hepsi öldü
düşleriyle gömüldüler
kâbusta yürüyemeyen ayaklarım kaldı
bebe adımlarıyla
düşe kalka
annem bıraktı arkamdan tutmayı
dizlerim yeni doğmuş buzağı
titrek bacaklarım gövdeme sarılıyor
öldüremediklerine seviniyorum
senin yaşadığına bir de!
onca ölü yığılmışken üzerimize
sıyrıldığımıza aradan
leylak kokularını koklayarak havada
bir elma koparıp daldan
cebimize koyarak
yine gülüyor ay
at kestaneleri önünde fon
arkada minare, lâcivert gök
aşk büyüdü
ve kim küçüldü
26. 10. 2012 / Nazik Gülünay