3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1459
Okunma

Esmer rüzgarlar fırtınalara gebe,
yağmursa toprağı emziren,
uzun kıvır kıvır saçlı
ve gencecik bir ana gibi
herşey olabildiğince taze ve verimli.
Pembe bulutlar efsunlu bir
Mona lisa gibi,
kaş göz burun,
sanki;
DA VİNCİ gökyüzündeki ufuk çizgisine,
ahşap bir tabure atmış da,
tuvalini oturtup,
sabırla
yeniden resmetmiş gibi...
Bu şiirde umutlar,
toprağa yeni serpilmiş tohumlar kadar
sevinçli.
Bekliyor yeşermek için gelecek yılın
hasat mevsimini.
Karın tokluğuna sızlıyor nasırın ızdırabı,
çelimsiz avuçlarda...
semiz sürüler otlarken merada,
burjuvazinin kör kütük ayyaş serseriliğinde,
yemyeşil otları geviş getirirken,
açlığın çığlığı ,
lacivert gökyüzünü yırtıyor
bencilliğin hoyratlığında.
İnsanlığını yaşamadan,
doğmaya ve bir o kadar aç ölmeye mahkum,
çocuk gülüşlerde,
demir attı mısralarım bu akşam,
hançer keskinliğinde ve sessizce.
Tenleri yanmaktan sanki kalın bir kösele,
ayak izleri
tabanlarındaki yaralardan feryadlar edercesine...
BEN İNSANLIĞIMDAN UTANARAK,
HECELERİMİN YÜZÜNÜ
KAPATTIM,
KAPATTIM,
KAPATTIM,
hüzünle ve çaresizliğin esaretinde.
NİLGÜN.
5.0
100% (4)