31
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
2047
Okunma


Çocukluğumda babam sürekli bilmediğimiz bir şeyi yemememiz için tembih edip dururdu. Sanırım ilkokul 2. Sınıftaydım, okulun çevresinde bulunan akasya ağacının çiçeklerini toplayıp yiyordu arkadaşlar ve çok tatlı olduğunu söylüyorlardı. Bütün korkuma rağmen tadına bakmak için tek bir çiçek yedim. Belki psikolojik bir durumdu eve zor düştüm. Hastalanmıştım, midem bulanıyordu. Annem okulda verilen sütten zehirlenmiş olabileceğimi düşünüp zorla tuzlu su içirip midemi boşalttırmıştı. Çok kötü bir durumdu bir daha hiç dokunmadım bile akasya ağacına, ama yanımda hep değerliydi. Geçen yıl oğlumun kapısının önünde bulunan akasya ağaçlarının şimdi kesilmiş olduğunu görünce bu dizeler döküldü kalemimden.
------Sormayınız ne olur konuşur mu ağaçlar
------Onlar da bizim gibi dertleşmeye muhtaçlar.
Akasya ağacının kulak verdim sesine
Eşlik ettim sessizce titreyen nefesine
Şükrediyor rabbine duyulmazdı şikâyet
“Mutlu olurdum” dedi “insan olmasa şayet”
Ak bulutun altında ak duvaklı gelindim
Benim suçum neydi ki Hakkın emriyle indim
Dallarımı kestiler köklerimi yaktılar
Okşanmayı isterdim onlar çok uzaktılar
Sebep yalnız dikenim bedenimde silahım
Hediye verdi bana korunmaya Allah’ım.
Meyvelerim içindi mutlaka gerekliydi
Ben memnunum halimden bedenime ekliydi
Yılmadım yıkılmadım yağmurun pençesinden
Usanmadım rüzgârın çalan kemençesinden
Gün gelir uyanırım müjdeyim ilkbahara
Muhtaç olurum o an göklerdeki buhara
Yaza erişmek için bürünürüm çiçeğe
Nasibini sunarım arıya kelebeğe
Güneşin saçlarından yeşilleri emerim
Salınırım sevgiyle “Ya Rab çok şükür” derim
Şarkı söylerim her gün nihaventten güneşe
Doğaya dallarımla dağıtmak için neşe
Güzellik sunuyorum fark etmez mi insanlar
Belki bu günden sonra onlar da beni anlar.
5.0
100% (29)