21
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
2415
Okunma

Akdeniz güneşi birikirken koynumda
kaynardı bidondan tankerlerde su
damla olmak için Yusufların balkonunda
isteseler seve seve bağışlardım
çocukluğumu
camdan cama boy verirdi sundurmada
saçlarımla yarışan sarmaşık
annemin çiçekleri güne küser
sulardım
Yusuf’un gülüşleri taşarken yaz pencerelerinden
hınzırca kıpraşırdı saksısında sardunya
susardım
yağlı tulumu kirli saçlarıyla o
geçerken kapımızın önünden akşam üstü
Yılmaz Güney fırladı sanırdım filmlerden
coşkunların tabletinden
erolların zulmetinden
bir doğru iki yanlış
annemin dikenli aşk örgülerinden
beni kurtarır diye umardım
Yusuf abi Kadiriydi erbahar düşlerimin
biraz Hülyamsı
kuru bir Türkân
ben
sivilcelerinden evvel ergenliğin
kıvır kıvır saçlarıyla sızdı öyküme Nermin
tay gibi demez miydi çilli ucubeye bir de
adı geçtikçe hınç kokulu cümlelerimde
oğlum yok diye hayıflanması deli ederdi
ayaklarımı yüksek ökçelere
Nermin hayranlığıyla bağladı annem
otuz yedi bol
altı dar
küsuratı İzmirli kızdan yadigâr
ayakkabı numaramın
ne zaman kirpiği titrese
göğüs kafesimde kayıp serçelerin
anlarım üşüdüğünü bir yerlerde ayak parmaklarının
iyi bir adamın
ve anne düştüğünde dillerine onlardan birinin
bilirim annesinin ağlatıldığını bir yerlerde
bir kadının
gözlerim değse aynasına zangoç diye
Yusuftan abilerin
ağlayan her kadın annem olur
ağlatan Nermin