3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
911
Okunma

bir eylül sabahı içime açılan
taze gül goncalarıydı gülüşleriniz
heyecanla beklerken sizi kapıda
minicik ellerinizde atan
minicik kalpler getirdiniz
ağırdı emanetlerim
paha biçilmez mücevher
incinmeye gelmezdi
örselenmezdi
bir çatık kaşa buğulanırdı gözleriniz
rengarek açtıkça günden güne
kara tahtamıza
apaydınlık bir dünya çizdiniz...
siz öğrenmeye açtınız
ben öğretmeye hasret
buluştu bir yerde yolumuz
sığmadı kalemler parmaklara
bitmedi yazacaklar sayfalara
ama hep öpe koklaya
ama hep güle oynaya
bıkmadan bu yuvaya
koşar adımlarla geldiniz...
boşa kürek çekmedik sizinle
hayatın sularına yelken açtık
dalgalı fırtınalı günlerde
havaya yayılınca sesleriniz
tebessüme dönüştü tüm kainat
sizinle güldü yüzlerimiz
en riyasız, en kusursuz sevmeyi
en katıksız sevmeyi
bana siz öğrettiniz...
güzeldiniz hem de çok güzel
bu güzelliğe bu masumiyete
dokunmasın diye kirler
insanlık oldu ilk dersimiz
okuyup yazmadan evvel
kardeş olmayı
ekmeğini paylaşmayı
düşeni yerden kaldırmayı öğrendiniz
çocuk bedenin içinde
kocaman bir adam gibiydiniz...
hiç eksilmesini istemediğim bir tını
kulağımda öğretmenim deyişiniz
siz çiçekler bıraktıkça masama
ve küçük mektuplar gizli saklı
büyüdü içimizde
aşkların en safı
şimdi her biriniz bir roman
okumaya doyamadığım
şerhi zor ve yaman
hataya tahammülü olmayan
küçücük canlarım
öğretmeniniz olmaktan
bilseniz nasıl bahtiyarım
bilseniz nasıl bahtiyarım...
5.0
100% (3)