2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2323
Okunma

Bir Kasım ayı akşamı idi
Ekim’in soğuğu erken davetiye çıkartmıştı
Kar tanelerine bu yıl.
Sonbahara kafa tutarcasına.
Kar ilk kez o yıl toprağı alnından öpüyordu
Körpe bir gelini öper gibi.
Bohcasında sakladığı yüz görümlüğü
Kristal zerrecikleri ile birlikte
Gökyüzünden ince ince süzülüp
Okşarcasına dökülüyordu pürüzsüz
Henüz ayak basmamış asfaltlarına
Toprağın.
Geceden yakılı kınalı elleriyle
Korkma benden der gibi kar.
Sanırım kar’ın erken ve zamansız gelişi
Toprağı biraz olsun
Üşütüp, ürkütüp onu huzursuz etmişti sanki.
Belkide toprak şöyle bir ağız tadıyla
Sonbaharını tam olarak yaşayamamanın
Hüsranı içindeydi?
Belkide korkuyordu
Bu sefer kış sert ve çetin geçecek diye ?
Kimbilir Belkide...
Toprağını, asfaltını, Kavşağı’nı
Çatlatacak diye?
Lakin kara daha fazla karşı koyamadı
Türlü türlü bahanelerine rağmen
Çözülmüştü al kuşağı.
Artık kara teslim olmuştu.
Tek yürek
Olmak varmış kaderlerinde
Sokaklarını, kaldırımlarını, Kavşağı’nı
Hatta içini inceden inceye
Taa en kuytu derinlikteki fay hatlarına kadar
Sızlatan köşe başındaki hazal yapraklarına duvağını
Üzerine bırakmıştı toprak.
Daha henüz kurumamıştı Eylül ve
Ekimden arda kalan, toprağa emanet edilen hazal
Yaprakları.
El birliği ile örtbas ettiler birlikte.
Sabahki manzara
Büyüleyici ve göz kamaştırıcı idi
Çeyizden çıkartılmış
Bir Oya gibi.
Bir nakış gibi...
bir dantel gibi ortalığa serilmişti
Adetâ...
İşte o gece toprak Berfin lerine
Gebe kaldı.
5.0
100% (3)