1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1283
Okunma
bugün gelmeniz çok iyi oldu
siz gelmeden önce bankaya uğradım
ve bugün ilk maaşımı aldım
ilk defa maaş aldığım için de
şaşkınlıktan ve heyecandan
bütün maaşımı yanıma aldım
bu kadar parayı
evde nasıl durdururum diye düşünüyordum
iyi ki buradasınız
maaşımın ilk gününde yanımdasınız
sonra
cebinden bir deste parayı çıkardı
balcı babasının
dizinin üzerine bıraktı
işte babacığım
bu para benim değil
senin hakkındır
bu hazzı
bu gururu
sen bana yaşattın
benim için
okumam
öğretmen olmam
bir makam sahibi olmam için
çok çalıştın, çok yoruldun.
artık çalışmana bile gerek yok
benim maaşım
size de yeter
Gani’nin masraflarına da
burada bana
para gerekli olmaz
küçücük bir yer zaten
taş çatlasa
haftada bir iki kez
yemek yerim dışarıda
üstelik sadece üç beş liraya
en güzel yemeklerle
karnımı tıka basa doyururum
bak babacığım,
bu paradan sadece yüz lira layım
gerisini sana bırakayım
bu para bana
bir ay yeter de artar bile
bundan sonra da
maaşımı alınca
ister sana göndereyim
istersen bankada hesap açtırıp
orada biriktireyim
ihtiyacınız oldukça
ben size gönderirim
balcı babası
ve suskun annesi
çok duygulandılar
balcı
ağlamaklı olan karısına
sevinmene bak hanım
ağlamayı bırak, dedi
bak, bu günleri de gördük işte
oğlumuz bir öğretmen oldu
ve kucağımızı parayla doldurdu
sonra Seyit’e döndü
ulan kerata, dedi
maaşının tümünü bize verdin ama
bir şeyi unutuyorsun
koskoca adam oldun
öğretmen oldun ama
hala bekar duruyorsun
hep böyle kalacak değil ya
bir gün elbet evleneceksin
paralarını bize verme
biriktir de
gelin hanımın çeyizini dizersin
balcı babası bunları anlatırken
Seyit
güzel gözlü Esma’yı düşünüyordu
sanki balcı babası
Seyit’in düşüncelerini okudu
ve birden bire sordu
sahi ulan kerata, dedi
senin İstanbul’daki kız arkadaşın ne oldu?
görüşüyor musun hala onunla?
ciddi bir şey var mıydı aranızda?
Seyit
hiçbir şey söylemedi bu konuda
bütün zaman
hiç konuşmayan
suskun annesi
utandı benim oğlum
utandı öğretmenim, dedi
hele o günler bir gelsin
kurban ederim kendimi sana da
seni alacak o kıza da, dedi.
balcı babası
ve suskun annesi
Seyit’in yanında
iki gün kalıp döndüler.
yeni bir yıl yaklaşıyordu
Silvan soğuktu
Silvan sessizdi
Silvan günlerdir yağan kardan
bembeyazdı
dört gündür aralıksız yağan kar
bütün yolları kapatmıştı
Silvan Silvan olalı
böyle bir kış yaşamamıştı
okullar iki gün tatil edildi
yetmedi
üç gün daha verildi
tam bir hafta boyunca
kimse yerinden bir yere gidemedi
sıkıyönetim
ve sokağa çıkma yasağı vardı
insanlar zaten evlerinden ayrılamazdı
dışarısı soğuktu
kardı
peygamberlerin bile
dayanamayacağı acıyı çekenler
çocuklar
hastalar
ve hamile kadınlardı
ölseler
mezar bile kazılamazdı
kar yüzünden gelen bu tatilde
Seyit öğretmen
evine çakılıp kaldı
bir keresinde
çarşıya çıkmak istedi
kahveler
bakalar
fırınlar bile kapalıydı
yine evinde tek başınaydı
radyosu açıktı
Atatürk’ün sevdiği şarkılar çalınıyordu
balcı’nın oğlu Seyit öğretmen
yatağına uzanmış
ders kitaplarını karıştırıyordu
kapısı vuruldu hızlı hızlı
heyecanla kalkıp açtı
gelen
öğretmen arkadaşı
Trabzonlu Hasan’dı
dışarının havası buz gibiydi
hemen içeri girip
kapıyı sıkıca kapadılar
içerinin sıcaklığını
ve yanmakta olan sobayı görünce
boşuna merak etmişiz seni, dedi hasan öğretmen
keyfin çok iyiymiş burada
neyse uşağum, dedi kendi şivesiyle
bir haftadır çakılıp kaldık içeride
yengen ısrar edip söyledi ki
gidip getiresin Seyit’i
yalnız başınadır,
belki bir şeye ihtiyacı vardır
akşam gelip bizde yesin yemeğini
aynen böyle söyledi yengen, dedi yeniden
Seyit
hem çok sevindi
hem de utandı biraz
çok sağ ol hasan kardeşim, dedi
yengemize de hürmetlerimi söyle
hiçbir eksiğim yok benim
odunlar
daha önce burada oturmuş
eski öğretmenden kalma
hiç durmadan yaksam bile
iki ayda bitmez
yiyecek dersen o da bol
dur bak, çayım var
yanına kavurma da çıkarayım
birlikte yeriz
hem vaktin varsa eğer
biraz sohbet ederiz
kavurmaya gerek yok, dedi Hasan
birer bardak çay içelim
sonra da birlikte çıkıp bize gidelim
Seyit’i almadan dönme dedi yengen
Seyit
yeniden
bir başka zaman gelirim
hele şimdilik seninle
biraz sohbet edelim de
başka bir gün de sizin evde devam ederiz, dedi
yer minderlerine oturup
çaylarını içtiler
önce okul işlerinden başlayıp
havadan
sudan
okuldan
ve kapanan yollardan söz ettiler
Seyit’im, dedi Hasan öğretmen
sen Erzincanlıydın değil mi
evet, dedi Seyit
ama en çok da Hasan öğretmenin
içten söylediği
Seyit’im sözüne sevindi
ona bir tek annesi böyle derdi
Hasan öğretmen devam etti
üniversitedeyken
üç sene boyunca aynı odayı
bir Erzincanlı arkadaşımla paylaştım
Tercanlıydı Metin
adam gibi adam
kalbi temiz biriydi
ne tesadüf, dedi seyit
ben de Tercanlıyım
Metin hangi köydendi acaba?
köyünü bilmem ama
senden iyi olmasın
bayılırdım o oğlana
bu kadar dürüst
bu kadar namuslu
bu kadar iyi yürekli
insan kaldı mı hala?
o da öğretmen çıktı
ilk görev yeri Bayburt’tu
bir iki kez gelmişti mektubu
şimdi nerdedir bilemem
DEVAM EDECEK...
5.0
100% (2)