12
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1846
Okunma
bir martı kıvraklığıyla süzüldüğün bu yerde, kimse simit atmıyor suya
deniz sanıp yüz sürdüğün bu vaha ecelindir, git...
nereden bilecektin ki
yağmura koşarken umarsızca
elbisene sinen her damlanın buğusunda
yavaş yavaş öleceğini-hiç acısız-
yeşeriyorum dediğin bir aşkta
sinsi sinsi çürüyeceğini gözlerinin
ve tütün sarısı hasretler biriktirip
simsiyah sabahlara uyanacağını her gün
andolsun diye başlayan cümlelerin
boğazını sıkarken ipek bir kravat şıklığıyla
nefes almayı unutmuşken ve hala dilinin ucunda
iken sevdanın adı-dudakların titrerken-
bilemezdin...
gül kokusunun cinayet sebebi olacağını.
5.0
100% (17)