1
Yorum
1
Beğeni
4,8
Puan
854
Okunma
Esaret ölümle biter
Soluksuz,
Ecele inanmadan,
İşportacı cesareti ile
Bir şeyler anlatmakta
Gün akşama kavuşmuş;
Titrek bir it dışarıda
Adı Berlin, ( has kangal köpeği )
Camda buğu,
Bardakta rakı,
Tabakta yoğurt,
Birazda maydanoz dünden kalma
Ve zihnimde postacı telaşı
Ve gözlerimde açılmamış bir mektup
Ve mezar başında ıslık
Ve lotus kokusu
Ve yağmasın kar
Acelem var
Yetişmeliyim gözlerine
Tercüme edemediğim Kürtçe bir türküyü dinliyorum
Bir kadın ağlıyor;
Hindistan’da, tapınak önünde,
Avuçlarının karası geceyi doğuruyor
Ya da bir delikanlı;
Demin vurulduydu; Afrika da,
Eczaneden çaldığı ilaçlarla kaçarken
Beklide onun son sözleri bu ezgide
Anne, elbiselerim neden kan kokuyor?
Offf anlaşılan bu gecede yetiştiremeyeceğim
Gözlerimi,
Gözlerine.
İştahla,
Aşk ile,
Susarak,
Mağlup,
Ve bir o kadarda kahramanca.
Bir şeyler anlatmakta,
Sigara dumanına bezenen, duvar
Şöyle dedi biraz önce;
Adem günaha mahkumdur
Ancak ve ancak kendi katili olanlar özgürleşir
...
Dülsinya’yı sevmek ihanet değildir Don kişot’a
Sussan;
Gök azalır
Mavisiz kalır simitçiler
El ayak çekilir
Zemheriye bulanır düşler
Ateşime barut değer
Leylaklar tutuşur,
Tutuşur dilde söz
Yürekte öz
Kelimeler yarım kalır
Ölüler kimliksiz
Kar yağıyor
Öfkeli
Kıskanç
Ve yorgun kaldırımlar
Can suyu ile yeniden var oluyor
Karşıda;
Bir sokak lambası
Yavaş yavaş yitiriyor heybetini
Senin içinde içiyorum sokak lambası
Az ilerde bir ağaç
Kefenine bürünmüş
Yanında toy bir fidan yasını tutmakta çınarın
Senin içinde ey çınar!
Kederleri benimle aynı olan
Tüm kaderdaşlarım için
Bir bardak daha dolduruyorum
Anne, kelebekler kar yağarken neden uçmuyor?
Sokakta kimseler kalamadı artık
Kansız bir ölüm misali
Acı ama korkunç değil
Devriyelerde geçmiyor
Sabahın eli kulağında
Şimdi tam sırası
Tarih ölülerindir
Koca elleriyle;
Toprağı tuttukları gibi
Tarihide tutar ölüler
Bruno onların avuç içindedir
Bedrettin çürümüş parmaklar arasında
Hala at sürmekte
Gelecekse doğanlarındır
İlk gözyaşlarınla
Künyeye kazılır
Sabrım kalmadı artık
Şimdi tam sırası diyorum
Hadi öldür beni
Dülsinya’ya kavuşmalıyım
Yaşamayı sevdiğimiz için değil ölmekten korktuğumuz için nefes alıyoruz
Zihnimde postal sesleri;
Anılar yine katlediyor bu günümü
Güneş evlada mertebesinde
Kesildi anlatıcıların çığlıkları
Yavuklular köhnelere çekildi
Esnaf kapattı kepenkleri
Yine geceye eriştik
Yine deccal belirdi
Yine pes etmenin arifesinde umut
Yine şeytan derki diye başlıyor cümlelerimiz
Yine efkâr
Yine yalnız
Yine küfür doluyor dişlerimin arası
Aşk meşkin Müjdecisi
Yoksa kim kapılırdı Aşkın gizine
Söylesene kim?
Kim katmerli bir sancıya kucak açardı
Anne, neden deli diyorlar bana?
Artık umut kalmadı
Aşksa patolojik bir durum
Sadece delilerin sahiplendiği
Meşk sırra kadem bastı
Sırsa;
Bihaber olunan malumat değil
Bir taş altına gizlenmiş hiç değil
Sır;
Kendimizi gördüğümüz lahza
Sır;
Duymayıp,
Görmeyip,
Dokunmayıp,
Tatmayıp,
Koklamayıp
Hissettiğimiz lahza
Sırrı bozulmuş âdemin
Kendimizi göremiyoruz aynalarda
Hayatsa bok tadında
Çekilmez bir vaka
Sevdiğimizden değil yahu
Ölmekten korktuğumuzdan
Yaşıyoruz hala
Gerçek “düş”ün piçidir
Dik başlı
Detone
Çelimsiz bir çığlık
Kulaklarımda ki baruta ateş oluyor
Aşina olunmadık gürültüler duyuyorum
Senin sesin kayboluyor
Vakitsizce kulaklarımda patlayan bu çığlık
Soluksuz,
Ecele inanmadan,
İşportacı cesareti ile
İştahla,
Susarak,
Mağlup,
Ve bir o kadarda kahramanca.
Bir şeyler anlatmakta
Sus diyor şiir! Sus be deli!
As ruhunu artık
Öldür kendini
Rahim kanamada
Kurduğun her düşten boktan bir gerçek doğuyor
Akıtma içine yeter
Sus!
Ve git …
Diyor…
Anne, leylaklar neden gizli ağlarlar?
Dışarıda Berlin
İçeride ben
Gökyüzünde ay
Karşıda bir çınar
Toprakta kefensiz ölü
Düşümde sen
Üşüyoruz…
Üşüyoruz cümleten
Yetim bir mektup gözüme batıyor
Gözlerine varamamak ne kötü bir sancı
Düş’ümde döllüyorum,
Gerçeğime doğurmak için seni
Berbat bir gürültü ile Düşük oluyor
Kaybediyorum seni
Duvarda saat
Koltukta ben
Masada bardak
Kaybediyoruz…
Yıldızlar erketeye yattı
Güneş ha geldi ha gelecek
Yine sabah olacak
Ve ben yine öleceğim
Murat aktaş
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)