3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4815
Okunma

Çileye metindi, mertlikte Ali,
Tok demiri kına soktu da, gitti.
Kanadı yaralı serçe misali,
Gerili yaydaki oktu da, gitti.
Gün olup binince ecel atına,
Kanmadı dünyanın saltanatına,
Bir yolunu bulup Rahman katına,
İsa gibi göğe çıktı da, gitti.
İmkân aramayıp sefil gezenden,
Hele hak adına halkı ezenden,
Bu iğrenç dünyadan, kahpe düzenden,
Riyakâr yüzlerden bıktı da, gitti.
Bundan geri ne söylesem nafile,
Hayata gülerdi ağlasa bile,
Bakmaya kıydığı anası ile
Engin’i enginde yaktı da, gitti.
Kendini aşmıştı olgun ve selim,
“Hakkı söylemezsem tutulsun dilim
Uzun bir yoldayım helalleşelim”
Diyerek elleri sıktı da, gitti.
Ne lüzumu var artık neden, niçine,
Selam durun, geçen devin göçüne,
Yağmurlara gebe bulut içine,
Bir yıldız misali aktı da, gitti.
Gönül Mevla evi güzelce donat,
Meleklerle giden neylesin kanat,
Yağmura nazire, buluta inat,
Şimşek edasıyla çaktı da, gitti.
Şafaklar can bulur ağarınca tan,
Can gözde olunca kurtulur vatan,
Kaldırdı başını şöyle tabuttan,
Gülümsedi son kez, baktı da, gitti.
Bir kabir dar gelir bu kutlu ere,
Mekânı gök olan sığar mı yere,
Kutlu şehitlerin kavli üzere,
Güneşe bir çengel taktı da, gitti.
Başı dumanlıdır dağlar kar iken,
Hep fatiha biçer besmele eken,
Evet, tam gülmeye sıra gelmişken,
Kaleliyi külli yaktı da, gitti.
Zülfikar Yapar Kaleli