6
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
3164
Okunma

"Hüdavendigar", "Hünkar" "Molla-yı Rumi" ya da
Muhammet Celalettin, yani Hazret Mevlana…
Sohbette hürmet gören şöhretli bir Ulema.
Köklü tasavvuf şehri; “Belh” de gelmiş dünyaya.
Aşk, vecd ve istiğrak; yaşamış üç merhale,
“Hamdım, piştim, yandım’ın” manası bu özünde.
Âlimken hamdım demiş, aşkla kemale ermiş,
Pişip de yanı vermiş, olgunlaşan ömründe.
Tanışınca Şems ile, boş vermiş Âlimliğe,
Dolaşmış tüm dünyayı, seyyah olmuş Âlemde.
Ulaşıp ihtişama, bir lütuf name yazmış,
İdrak ve ihtiyaçları anlatmış mesnevide…
Ölümü anlatırken, bir gazelde Mevlana;
“Cenazemi görünce ayrılık deme bana”
“Yazık, vah, vah” diyip de, bana sakın ağlama.
Düğün demiş ölüme, ermiş Hakk’a vuslata…
Bin iki yüz yetmiş üç, on yedi aralık da.
Gözden kaybolmuş güneş, bir Pazar akşamın da.
Kızıla boyanırken Konya’nın ufukları…
Kavuşmuş Allah’ına Hazret Şeb-i Arûsda.
Şimdi Şeb-i Arûsda, dönüyor Semazenler.
Kutluyorlar düğünü, manasını bilenler…
Eremez bu manaya, dünya zevkine dalıp,
Şu âlemde yaşarken, ölümü çok görenler.
MEHMET FİKRET ÜNALAN
Vecd: Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime...
İstiğrak: istiğrak; kendinden geçme, dünyayı unutma, kalbi dünyevî endişelerden temizleyip bütünüyle Hakk’a yönelme…
Şeb-i Arûs: düğün günü
5.0
100% (7)