Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
dost46
dost46

HZ.HÜSEYİN

Yorum

HZ.HÜSEYİN

( 8 kişi )

13

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

5680

Okunma

HZ.HÜSEYİN

HZ.HÜSEYİN

Beş aralıkta aşure günüdür.Bu nedenle Hz Hüseyini anmak için bu yazıyı yazdık

Hz. Peygamber (s.a.s)’in Hz. Fatıma (r.anha)’dan torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ikinci oğlu. Hicretin dördüncü yılı Şaban ayının beşinde dünyaya geldi.
Hz. Hüseyin’in ismini Peygamber Efendimiz koydu. Hz. Hüseyin doğduğu zaman, Cebrail (a.s) gelip "Ya Muhammed! Rabbin sana selâm söylüyor. Oğluna, şu Harun’un oğlunun ismini koy diyor" dedi.
Peygamber Efendimiz "Ey Cebrail: Harun’un oğlunun ismi nedir?" diye sordu.
Cebrail (a.s) "Şebir" dedi.
Peygamberimiz "Benim dilim, Arapça:" buyurdu.
Cebrail (a.s) "Öyle ise, bunun Arapça karşılığı olan Hüseyin ismini koy" dedi (Diyar bekrî, el-Hamîs, 1,471).
Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber (s.a.s)’e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) "Hasan, Rasûlüllah’a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108) demişlerdir.
Hz. Peygamber (s.a.s) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a)’a son derece düşkün olup onları çok severdi. Onların hakkında,
"Allah’ım: Ben, bunları seviyorum. Sen de sev bunları" (Tirmîzî Sünen V, 661).
"Hasan ve Hüseyin, benim dünyada kolladığım iki reyhanimdir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288);
"Hasan ve Hüseyin’i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da bana kin tutmuştur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288);
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla oynardı. Hz. Hüseyin, Rasûlüllah (s.a.s)’dan deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırdı. Arkasından da "Bundan güzel deve olabilir mi?" buyururlardı.
Peygamber Efendimiz, bir gün, cenazelerin konulduğu yerde oturuyordu. Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin, güreşmeye başladılar. Peygamber Efendimiz gülerek "Ha gayret Hasan; Göreyim seni, yakala Hüseyin’i!" diyerek Hz. Hasan’ı kayırınca, Hz. Ali: "Yâ Rasûlüllah: Sen Hüseyin’i kayırmalı değil miydin? Hasan daha büyüktür" dedi. Peygamberimiz "Baksana Cebrail’de, Hüseyin’e: (Ha gayret Hüseyin göreyim seni) diyor." buyurdu (Zehebî, Siyer Alâmü’n-Nübelâ, 111, s. 190-191).
Hz. Peygamber (s.a.s) torunlarından olan Hz. Hüseyin’in çocukluk yılları Peygamberimizin otağından geçmiştir. Rasûlüllah’ın eğitiminden yetişip imanı yudumlaya yudumlaya büyüyen Hz. Hüseyin’in sonu da şehadet ikliminde gerçekleşmiştir. İnsanın hayatında Allah ve Rasûlü’nün hükmünden başka hiç bir hükmün geçerli olamayacağını derinden kavramış olan Hz. Hüseyin, bu gerçeğe gölge düşürenlere zerre kadar meyletmemiş; bilakis destansı bir tavırla onların önlerine dikilmiştir.


Ümm-i Hâris hazretleri anlatır:
Birgün Resulullahın huzuruna varıp, bir rüya gördüğümü ve çok korktuğumu arzettiğim zaman, buyurdular ki:
- Ne gördün?
- Sizin vücudunuzdan bir parça kestiler, benim yanıma eklediler.
- İyi görmüşsün, Fatıma’nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacaktır.
Beraber mescidden çıktılar
Bir müddet sonra, Hz. Hüseyin dünyaya geldi. Resulullah her sabah namazını kıldıktan sonra, mübarek yüzünü eshab-ı kirama çevirirlerdi. Üzüntülü kimseler yüzünü görseler, mesrur olurlardı. O gün sabah namazından sonra, yüzlerini döndürmeden, Hz. Ali’yi çağırdılar. Beraber mescidden çıktılar. Eshab-ı kiram nereye, niçin gittiklerini anlayamadılar. Tekrar dönerler diye oturdular. İkisi Hz. Fatıma’nın evine gittiler.
Peygamberimiz Hz. Ali’ye, kapıda durup, kimseyi içeri sokmamasını emretmişlerdi. Hz. Hüseyin doğmuş, melekler tebrik etmek için gelmişlerdi. Hz. Ebu Bekir duramayıp, Hz. Ali’nin evine gitti. Sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman ve bütün eshab-ı kiram Hz. Ali’nin evine gittiler.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali’den, Resulullahın nerede olduğunu sordu. Hz. Ali, içerde olduklarını bildirince, Hz. Ebu Bekir buyurdu ki:
- İzin verirsen, ben de gireyim.
- Allahın Resulü meşguldür.
- Benim içeri girmememi sana emretti mi?
- Hayır, yalnız dörtyüzyirmidörtbin melek geldi.
Hz. Ebu Bekir hayret edip, durdu.
Bir müddet sonra, Resulullah dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emrettiler. Eshab-ı kiram içeri girdiler. Hz. Ali’nin meleklerin sayısındaki sözü söylendi. Resulullah efendimiz Hz. Ali’ye sordular:
- Meleklerin sayısını nasıl bildin?
- Melekler grup grup geliyorlardı. Herbiri bir dil ile konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi.
Bunun üzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Allah aklını ziyade etsin ya Ali!
Cennet gençlerinin efendisi
Resulullah efendimiz Hz. Hüseyin doğduğu zaman, kulağına, (O, cennet gençlerinin efendisi, seyyididir) diye seslenmişlerdi.
Hz. Üsame bin Zeyd, bir gece Peygamber aleyhisselamı gördüğünü ve Onun, (Bunlar benim oğullarımdır, kızımın oğullarıdır. Allahım ben onları seviyorum, sen de onları sev ve onları sevenleri de sev) buyurduğunu rivayet etmektedir.
Bir defasında da, (Hüseyin benden, ben Hüseyin’denim, Allahü teâlâ Hüseyin’i seveni sever) buyurmuştu.
Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, ehl-i beyte, mealen buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, sizlerden ricsi, yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.)
Bu ayet-i kerime gelince, eshab-ı kiram sordular.
- Ya Resulallah! Ehl-i beyt kimlerdir?
Benim ehl-i beytim
O esnada, Hz. Ali geldi. Mübarek hırkasının altına aldılar. Fatıma-tüz-Zehra da geldi. Onu da yanına aldılar. İmam-ı Hasan geldi. Onu da bir yanına, sonra gelen İmam-ı Hüseyin’i de öbür tarafına alarak buyurdular ki:
- İşte bunlar, benim ehl-i beytimdir.
Bu ayet-i kerime ve ilgili hadis-i şerifler, Resulullahın iki mübarek torununu sevmenin şart olduğunu belirtmektedir.
Hz. Hüseyin buyurdu ki:
Birgün yüksek dedemin huzuruna varmıştım. Übey bin Kâb da orada idi. Bana, "Merhaba, ey Ebu Abdullah, ey göklerin ve yerin süsü" diye hitap ettiler. Übey bin Kâb hazretleri dedi ki:
- Ya Resulallah! Gökler ve yer için, senden başka süs var mıdır?
Resulullah bunun üzerine buyurdular ki:
- Beni insanlara Peygamber olarak gönderen Allahü teâlânın hakkı için, Hüseyin bin Ali, yeryüzünün merkezinin süsüdür. Ondan ziyade süs, göklerin tabakalarıdır.
Birgün Hz. Hüseyin, Resulullah efendimizin yanında idi. Annesine gitmek istiyordu. Hava yağmurlu idi. Resulullah efendimiz duâ buyurdu. Hz. Hüseyin eve gidinceye kadar, yağmur ara verdi.
Birgün Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin’i sağ dizine, oğlu İbrahim’i sol dizine aldı. Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki:
- Hak teâlâ, bu ikisinden birini alacaktır. Sen birini seç!
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Eğer Hüseyin vefat ederse, benim canım yandığı gibi, Ali’nin ve Fatıma’nın da canları yanar. Eğer İbrahim giderse, en çok ben üzülürüm. Benim üzüntümü, onların üzüntüsüne tercih ediyorum.
Üç gün sonra oğulları İbrahim vefat etti.
Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin yanına her gelişinde, onu öper ve buyururdu ki:
- Selamet ve saadet o kimseye ki, oğlum İbrahim’i ona feda ettim.
Hz. Hüseyin’in ilk çocukluğu Resulullah efendimizin derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Ancak bu hâl, çok sürmedi. Zira Peygamber efendimiz vefat ettiler. Hz. Hüseyin, bundan sonra ilmini ve edebini babasının yanında tamamladı.
Etrafını aydınlatırdı
Hz. Hüseyin’in yüzü, karanlık gecede etrafını aydınlatırdı. Yaya olarak yirmibeş defa hacca gitti. Beraberindekiler bineklere binse de, kendisi binmezdi. Çok cömert idi. Buyurdular ki:
- Cömert, efendi olur; cimri, hor olur. Bu âlemde bir mümin kardeşinin iyiliğini, kendinden önce düşünen, öbür âlemde daha iyisini bulur.
Eshab-ı kiramdan Hz. Dıhye, devamlı ticaret için sefere gider gelirdi. Çok güzel yüzlü idi. Cebrail aleyhisselam çok defa Resulullahın huzuruna Dıhye şeklinde gelirdi. Birgün Cebrail aleyhisselam Fahr-i âlem hazretlerinin huzurunda bulunuyordu.
Dıhye, dedemizin yanında
O zaman henüz küçük olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den biri, Cebrail aleyhisselamı gördü. Hemen kardeşinin yanına koşarak dedi ki:
- Dıhye, dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim.
Koşup mescide girdiler.
Cebrail aleyhisselamın dizlerine oturdular. Ellerini Cebrail aleyhisselamın koynuna soktular. Resulullah efendimiz, torunlarının bu hareketini görünce hicâb edip, mâni olmak istedi. Cebrail aleyhisselam, Resulullahın mahcup olduğunu görünce, dedi ki:
- Ya Resulallah! Niçin sıkılıyorsunuz? Fatıma teheccüd namazını kılarken, Hak teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. Böylece Hz. Fatıma rahatça namazını kılardı. Bazan da bunların anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. Hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye, beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. Çocukların bu hareketini bana karşı edepsizlik saymayın. Bunların yanıma gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Ey kardeşim Cebrail! Şimdi bir şey yapmadılar. Daha ileri giderler endişesiyle mâni oldum. Çünkü, eshabımdan Dıhye isminde birisi vardır. Çok kere sefere çıkar. Her dönüşünde bunlara hediye getirir. Sizi Dıhye zannedip, ellerini koynunuza soktular.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam, “Ya Rabbi! Beni Habibinin yanında utandırma” diye duâ etti.
Oturduğu yerden ellerini cennete uzattı. Bir yeşil salkım üzüm, bir kırmızı nar eline geldi. Hz. Hasan üzümü, Hz. Hüseyin de narı aldı. Bunları yerlerken, bir dilenci gelip dedi ki:
- Ey ehl-i beyt! O üzüm ve nardan bana da verir misiniz?
Resulullahın yüksek yaratılışlı torunları, dilenciye vermek istediklerinde, Cebrail aleyhisselam mâni olarak dedi ki:
- Ya Resulallah! O dilenci şeytandır. Cennet meyveleri ona haram iken, hile ile ondan yemek istedi.

KERBELA OLAYI

Muâviye, hicretin altmışıncı yılında Recep ayının ortalarında Şam’da vefat etti. Muâviye’nin vefatından sonra Şamlılar Muâviye b. Ebi Sûfyan’ın oğlu Yezid’e bey’at ettilerYezid’in iktidara geçmesi saltanat seklinde gerçekleşti. Yezid, kendisinin bu şekilde idareyi ele alışına başta Hz. Hüseyin olmak üzere pek çok Sahabe’nin rıza göstermeyeceğini, hatta şiddetli tepkilerle karşılayacağını biliyordu. İktidarı elden kaçırmamak için çok süratli davranıyordu. Hemen Medine valisi Velid b. Utbe b. Ebi Sufyan’a bir mektup gönderdi.
Mektubunda şöyle yazıyordu: "Mektubum sana geldiği zaman, Hüseyin b. Ali ile Abdullah b. Zübeyr’i buldur, onların bana bey’atlarını al! Eğer, bey’attan kaçınırlarsa, boyunlarını vur, başlarını bana gönder: Halkın da bey’atlarını al, Bey’attan kaçınanlar hakkında, Hüseyin b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr hakkında olduğu üzere, hükmü yerine getir, Vesselam "
Yezidin; Medine valisine yazmış olduğu mektubunda Hz. Hüseyin’den ve ileri gelen sahabilerden bey’atlarını almasını, bu konuda gevşek davranmamasını istediği de kaynaklarda kaydedilir .
Yezid’in iktidarı ele almasından sonra Kûfeliler Hz. Hüseyin (r.a)’e mektuplar göndererek, onu dâvet edip, yanlarına geldiği takdirde kendisini Emirü’l-mü’minin ilan edeceklerini üst üste yazdıkları mektuplarda belirtmişlerdi. Ayrıca şu anda emirleri olmadığından cuma namazına çıkmadıklarını bildirmişlerdi.
Hz. Hüseyin, Medine’den Mekke’ye gidip buradan Küfelilerle haberleşmeye başlamıştı. Kûfelilerin durumunu kesin olarak anlamak için de amcasının oğlu Müslim b. Akil’i Kûfe’ye göndermişti. Müslim Kûfe’de durumun iyi olduğunu, insanların bey’at için hazır bulunduklarını bildiren bir mektup gönderdi. Hz. Hüseyin bu haberden sonra kesin karar verip Kûfe’ye gitme hazırlıklarına başladı.
Hz. Hüseyin Kûfe yolculuğuna hazırlanırken, Abdullah İbn Abbâs, bu yolculuktan vazgeçmesini ısrarla istemişti. Aynı şekilde Abdullah ibn Ömer ve tabiunun ileri gelen âlimlerinden İmam Şa’bî de Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye gitmemesini istemişler, özellikle Iraklılara güvenilmeyeceğini vurgulamışlardı. Ama Hz. Hüseyin Kûfe’ye gitme konusunda kesin kararlıydı .
Yezid, Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye doğru yol aldığını haber alınca, Kûfe valisini değiştirmiş, Basra valisi olan Ubeydullah ibn Ziyad’a ek bir görev olarak, Kûfe valiliğini de vermişti.
Ubeydullah b. Ziyad, Kûfe valiliğini de üstlenince ilk iş olarak Müslim b. Akil’i çok feci bir şekilde şehid etti.
Yezid, Kûfe valisi Ubeydullah b. Ziyad’a Hz. Hüseyin hakkında şu emri veriyordu:
"Şimdi sen, benim istediğim gibi olmakta devam ediyorsun. Yaptığını akıllı ve beceriklilere yaraşır bir biçimde yaptın. Sebatlı, azimli bir kahraman saldırışıyla saldırdın. Başkalarına ihtiyaç bırakmayıp bu işin üstünden geldin. Bana erişen habere göre: Hüseyin b. Ali, Mekke’den ayrılmış, senin tarafına doğru gelmekte imiş. O’na hemen casusları kavuştur. Yollara gözcüler dik. Olanca duruşla bunun üzerinde dur. Seninle çarpışmadıkça sakın kimse ile çarpışma. Her gün, olan bitenlerin haberini bana yaz."
Hz. Hüseyin’in Kûfe yolculuğu sürerken, gelen haberler hiç de iyi değildi. Müslim b. Akil’in şehid edildiği haberi bile kendisine ulaştığında artık geri dönmek mümkün değildi. Yol esnasında pek çok kişi Kûfe’ye gitmemesini, mutlaka geri dönmesi gerektiğini söylemişlerdi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Hz. Hüseyin büyük bir kararlılıkla Kûfe’ye doğru yol almaya devam ediyordu. Bu arada kendisi için tuzaklar kuruldu. Gelişen olumsuz olaylar nedeniyle, Hz. Hüseyin beraberindekilere "dileyen dönebilir, ben sizi yanımda zorla götürmek istemem" demişti. Ama hiç bir kimse ondan ayrılmadı (Zehebî- A’lâmü’n-Nübelâ, 111, 201-202).
Hz. Hüseyin, Hurr b. Yezid et-Temimî’nin kumandası altındaki bin kişilik Kûfe süvârî birliği ile karşılaştı. Hurr b. Yezid, Ubeydullah b. Ziyâd’ın emrine uygun olarak hareket ediyordu. Hurr, Ubeydullah’ın emri gereğince Hz. Hüseyin’i Kerbelâ’ya doğru sürükledi.
Ubeydullah b. Ziyad olayın ciddiyetini fevkalade kavramıştı. O sırada Merv valiliğine tayin edilmiş bulunan Ömer b. Sa’d Kûfe’de hazırlıklarını yapıyordu. Ancak Ubeydullah; Ömer b. Sa’d’ı Hz. Hüseyin’e karşı kullanmak istedi ve hemen ona emir vererek ordusuyla beraber Kerbelâ’ya gelmesini istedi. Ömer b. Sa’d, Hz. Hüseyin’in karşısına çıkmak istemiyordu. Bu durumu anlayan İbn Ziyad: "eğer, onunla çarpışmaya gitmeyecek olursan, seni Merv valiliğinden azleder, evini yıkar, boynunu vururum" (Zehebî aynı yer) diyordu.
Durum giderek vahimleşiyordu. Hz. Hüseyin bu durumun önüne geçmek ve kanların akıtılmasına meydan vermemek amacıyla Ömer b. Sa’d’a şu teklifleri yapmıştı: "Ey Ömer! Şu üç teklifimden birini kabul ediniz;
Bırakınız da ben, cihad etmek üzere, hudut boylarına gideyim. Yahut Yezid’in yanına varıp kendisiyle görüşeyim. Yahut dönüp Medine’ye gideyim" (Zehebî, A’lâmü’n-Nübela, 111, 208-209). Ama İbn Ziyâd bu teklifleri asla kabul etmiyor ve Hz. Hüseyin’i artık bırakmak istemiyordu.
Ömer b. Sa’d ise Hz. Hüseyin’e karşı her hangi bir saldırıda bulunmuyor ve günler böyle geçip gidiyordu. Ubeydullah b. Ziyâd, son emrini verdi. Ömer b. Sa’d’a yazdığı son emrinde şöyle diyordu:
"Ben seni, Hüseyin’le günler geçiresin, onun selâmet ve bekâsını dileyesin ve benim katımda onun şefâatçısı, kayırıcısı olasın diye göndermedim. Ona ve adamlarına hemen teklif et; hükmüme boyun eğsinler. Eğer, sana teslim olurlarsa, onu ve etrafındakileri bana gönder. Şayet kabule yanaşmazlarsa üzerlerine yürü. Çünkü, o asi ve şakidir."
Bu emirden sonra Hz. Hüseyin’e saldırılar başladı. Hz. Hüseyin’in yanındaki bir avuç mücahid ve Ehl-i beytten hanım ve çocuklar binlerce askerden oluşan orduya karşı büyük bir direnç gösteriyor ve bir bir şehadet şerbetini içiyorlardı. En son Hz. Hüseyin kahramanca savaştı ve almış olduğu otuzüç mızrak ve otuzdört kılıç yarasıyla bedeni toprağa yığılırken, ruhu şehidlerin ruhlarına karışıyordu.
Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in akrabalarından yetmişiki kişi şehid düştü. Adeta Ehl-i beyt, tümden imha edilmek istenmişti. Kufelilerden de seksensekiz kişi ölmüştü
İmam Hüseyin oğlu Ali Ekber, İmam Hasan oğlu Kasım ve bir kardeşi, Ebül Fazl Abbas, İmam Hüseyin oğlu henüz altı aylık olan Asgar gibi onlarcası peşpeşe sehid oldular...
Zeynel Abidin 24 yaşlarında ve hastaydı. Öldürmediler
Kadınlar ve İmamın mübarek başı ile Şam’a gönderildi. Mübarek başı, Mısır’da Karafe kabristanında medfundur.
Hz. Hüseyin, Hicrî altmışbirinci yılın on Muharreminde 681 şehid olmuştu. Şehid düştüğünde elliyedi yaşında idi.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Hz.hüseyin Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Hz.hüseyin şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HZ.HÜSEYİN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Adem Parlak
Adem Parlak, @adem-parlak
12.12.2011 10:31:31
KUTLARIM PİRİM..GÖNLÜNÜZ DERT GÖRMESİN..BU GÜZEL YAZINIZ UFKUMUZU AÇTI
gül peri
gül peri, @gulperi
5.12.2011 14:53:49


Günün anlam ve ehemmiyetini belirten yazınızı beğeniyle okudum.
Ben de aşure yapıp dağıttım.Bu kutsal görevi
Yerine getirdiğim için mutluyum.Selam saygılar.
Paylaşım için teşekkürler.
türkmendağlı
türkmendağlı, @turkmendagli
4.12.2011 23:20:09
Bu emirden sonra Hz. Hüseyin’e saldırılar başladı. Hz. Hüseyin’in yanındaki bir avuç mücahid ve Ehl-i beytten hanım ve çocuklar binlerce askerden oluşan orduya karşı büyük bir direnç gösteriyor ve bir bir şehadet şerbetini içiyorlardı. En son Hz. Hüseyin kahramanca savaştı ve almış olduğu otuzüç mızrak ve otuzdört kılıç yarasıyla bedeni toprağa yığılırken, ruhu şehidlerin ruhlarına karışıyordu.
Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in akrabalarından yetmişiki kişi şehid düştü. Adeta Ehl-i beyt, tümden imha edilmek istenmişti. Kufelilerden de seksensekiz kişi ölmüştü
İmam Hüseyin oğlu Ali Ekber, İmam Hasan oğlu Kasım ve bir kardeşi, Ebül Fazl Abbas, İmam Hüseyin oğlu henüz altı aylık olan Asgar gibi onlarcası peşpeşe sehid oldular...
Zeynel Abidin 24 yaşlarında ve hastaydı. Öldürmediler
Kadınlar ve İmamın mübarek başı ile Şam’a gönderildi. Mübarek başı, Mısır’da Karafe kabristanında medfundur.
Hz. Hüseyin, Hicrî altmışbirinci yılın on Muharreminde 681 şehid olmuştu. Şehid düştüğünde elliyedi yaşında idi.


Bugün bile yüreklerimiz dağlanıyor, Peygamberimizi görenler onun nurlu torunlarına kıyıyorlar, o topraklar kan kokuyor bugün bile ne söylesek gidenler geri gelmiyor, ders veren bu güzel düz yazınızı gönülden kutluyorum emeğinize sağlık, Yunus diyarından selamlar.
serapertence
serapertence, @serapertence
3.12.2011 21:02:28
5 puan verdi
Değerli paylaşıma teşekkürler....
Hz Hüseyin'e ait...
selamlar esenlikler...

serapertence tarafından 12/3/2011 9:03:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Tercanlı24
Tercanlı24, @tercanli24
3.12.2011 19:16:41
5 puan verdi
yüreğin dert görmesin
on iki imamlar yardımcın olsun
emeğinize sağlık kutlarım güzel bir çalışma selam ve saygımla bıraktım
guleseryorulmaz
guleseryorulmaz, @guleseryorulmaz
3.12.2011 18:35:08
5 puan verdi
matem ayımız.HZ HÜSEYİN.İN KERBELA.NIN.EHLİBEYİTİN yasını çekmekteyiz..yürekli bir paylaşımdı. varol dost
BİLAL TEKİN
BİLAL TEKİN, @bilaltekin
3.12.2011 15:50:46
ağlıyorum sadece ağlıyorum..dilim sustu kalp sustu ağlıyorm
Gülsen Tunçkal
Gülsen Tunçkal, @gulsen-tunckal
2.12.2011 22:11:42
5 puan verdi
emeginize saglik...kutlarim yazan kaleminizi....saygilar üstadim...iyi geceler...
Etkili Yorum
Seyit Kazım
Seyit Kazım, @seyitkazim
2.12.2011 18:47:38
5 puan verdi
SELAM SAYIN DOST HAYDAR BABA SULTAN HUNKARIM
BU ESERİNE EHLİBEYTİ BİLMİYENLERE BİLGİLENDİRME ADINA OKUNMASI BİR CEVER BIRAKTINIZ
ARİF OLAN ANLAR BENDEN BİRAZ OLSUN SEVGİLER ,,,,,,,,,,
Aleviler, Hz. Muhammed’in hakka yürümesinden sonra Müslümanlara önderlik etmesi gereken kişilerin Ehlibeyt soyundan olmalarıi gerektiğine inanirlar. Buna kaynak olarak ta Kuran-ıi Kerim’in Azhap Suresi 33. Ayeti gösterirler. Bu Ayet şöyle: “Ey Ehlibeyt Allah sizden her türlü pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler.” Bu Ayetin anlamıi, Ehlibeytin doğuşstan arıi olduğgu bu anlamda da imamlıiğıin Ehlibeytin soyundan gelen kişilerin hakki olduğudur. Bilindiği gibi Ehlibeyt, Peygamberin ailesidir, soyudur. Peygamberin soyu da, yani Ehlibeyt Hz. Ali kanalıiyla devam etmektedir. Dolayıisıiyla önderlik (halifelik) Hz. Ali ve çocuklarıinıin hakkıiydıi. Ama maalesef bıirakıin Ehlibeytin imamlıiğıinıi, ortada müthiş bir Ehlibeyt düşmanlıiğgıi vardıi. Bu düşsmanlıik aslıinda biçimde Ehlibeyteydi. Bu düşmanlıiğgıin asıil hedefi İIslamdıi. Çünkü bu düşsmanlıiğgıi geliştirenler Cahilliye döneminin azıilıi putperestleriydiler. Bu düsmanlıiğin sonuçları günümüze kadar da devam etmektedir. Bu düşmanlıik öyle bir hal aldıi ki, başta Hz. Ali olmak üzere bütün soyu büyük zulümler gördü. Ve on ikinci İmam Mehdi’nin dısıinda diğerleri genellikle zehirlenerek şehit edildiler. Hiç biri vadesiyle hakka yürümemiştir. On iki İmamlarıin Alevilikte çok büyük bir anlamıi vardıir ve Aleviler ibadetlerinde her zaman on iki İImamlara bağglıilıiklarıinıi dile getirip onlarıi anarlar. Kıisaca belirtmek gerekirse; on iki İImamlar –bir bütün olarak- Aleviliğin temel yapıi taşslarıindadıir. Bunlara ek olarak Aleviler on ikinci İImam Mehdi’nin bir gün gelip kendilerini kurtaracağıina inanıirlar. On iki İmamlarıin isimleri: 1. Hz.Ali 2. İmam Hasan 3. İmam Hüseyin 4. Zeynel Abidin 5. Muhammed Bakıir 6. Caf er Sadıik 7. Musai Kazıim 8. Ali Riza 9. Muhammed Taki 10. Ali Naki 11. Hasan Askeri 12. Muhammed Mehdi::::::::::::::::::::::::

ONİKİ İMAMLAR

“Size iki şey emanet ediyorum: Biri Kuran, diğeri Ehlibeyt’imdir. Kuran ve Ehlibeyt birbirinden ayrılmaz, Kuran ve Ehlibeyt Hakk’tan uzanan iptir, sarılan selamet bulur.”

Hz. Muhammed ( s.a.v)

Kendisine uyulan kişi, önder anlamına gelen İmam, geniş anlamıyla din işlerinde Müslüman toplumun uyduğu kimsedir. İmam Cafer-i Sadık Mezhebi’ne bağlı olanlar, Hz. Muhammed’in Veda Haccı’ndan dönerken Gadir Hum denen yerde, Allah’ın emriyle müminlere imam, kendilerine halife olarak Hz. Ali’yi seçtiğine, İslam dininde oniki imamın bulunacağına, birinci imamın Hz. Ali, son imamın da Mehdi olacağına ilişkin hadisleri bulunduğuna inanırlar. İmam, üstün ve kutsal niteliklere sahip Allah1a yakın kimsedir. Onun görevi insanlara örnek olmak, yüceliğin ve olgunluğun yolunu göstermek, Allah’ın gösterdiği doğru yola iletmektir. Bütün işlevi ilahidir, yaptıklarından sorumlu değildir, yücedir. İmamların buyruklarını tutmak din görevidir; onlara gönülden, içten inanılır, ikrar ve iman edilir. Alevi-Bektaşi inancında oniki imama bağlılık, değişmez temel itikat ve ilkedir. Düvaz imam denilen şiirlerde, oniki imam işlenir, saygıyla dinlenir ve adları geçtikçe niyaz edilir.

İMAM HZ. ALİ

Doğum Tarihi (M) 29.07.599, (H) H.Ö. (23) 3 Recep – Şehadeti (M) 24.01.661, (H) 22 Ramazan 40 – Gömülü Olduğu Yer Necef – Yaşı 64 – Çocuk Sayısı 12 E, 15 K. – Katili İbni Mülcem – Künyesi Ebu-l Hasan – Babası Ebu Talib – Annesi Esed Kızı Fatıma – İmamet Süresi 30 yıl.
Birinci imamdır. Kabe’de doğan hiç puta tapmadan 8 yaşında iken Müslümanlığı kabul eden Hz. Muhammed’in amca oğlu, aynı zamanda damadı olan Allah’ın Aslanı Aliyel Mürteza 4. halife idi. Hz. Muhammed’in Hz. Ali için şu hadisleri söylediği rivayet edilir:
- Her nebinin nesli kendinden gelmiştir, benim neslim Ali’den gelecektir.
- Benim sırrımın sahibi Ebu Talib oplu Ali’dir.
- Ali benim dünya ve ahret kardeşimdir.
- Ali’nin dostu benim dostum, Ali’nin düşmanı benim düşmanımdır.
- Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır.
Bu güzel sözlere muhatap olan Hz. Ali, cesareti, adaleti, hitabeti, İslam dini hakkındaki bilgileri ile kitaplara sığmaz.

İMAM HZ. HASAN

Doğum Tarihi (M) 12.03.624, (H) Ramazan 3 – Şehadeti (M) 25.03.670, (H) 28 Sefer 50 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 50 – Çocuk Sayısı 8 E, 7 K. – Katili Cü’de – Lakabı Mücteba – Künyesi Ebu-Muhammed – Babası Ali – Annesi Fatıma – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Muaviye – İmamet Süresi 10 yıl.
İmam Hasan, o sırada Şam valisiyken iktidarı türlü oyunlarla elde etmiş olan Muaviye’ye mektuplar yazarak, yola getirmeye çalıştıysa da başaramadı. Çevresindekilerin ihaneti yüzünden halifeliği ona bırakmak zorunda kaldı. İkinci imamdır. Hz. Muhammed’e benzerdi. Halim ve selim bir zattı. Dedesi tarafından çok sevilirdi. Hz. Muhammed onu severken dudaklarına yakın yerden öper ve gözyaşı dökerdi. Soranlara: “Ölüm Hasan’ın ağzından girecektir” derdi. Dediği gibi de olmuş; karısı Cu’de, Muaviye’nin kışkırtması: “Seni oğlum Yezid’e alacağım, sen halife karısı olacaksın” kandırması ile İmam’ın suyuna zehir katmıştır (670).

İMAM HZ. HÜSEYİN

Doğum Tarihi (M) 25.02.625, (H) 5 Şaban 5 – Şehadeti (M) 10.10.680, (H) 10 Muharrem 58 – Gömülü Olduğu Yer Kerbela – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 4 E, 3 K. – Katili Şimr – Lakabı Şehid – Künyesi Ebu-Abdullah – Babası Ali – Annesi Fatıma – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Muaviye, Yezid – İmamet Süresi 11 yıl.
Üçüncü imamdır. Hz. Ali’nin en küçük oğludur. Hz. Muhammed’in torunları için birçok hadis vardır: “Her nebinin nesli kendinden gelir, benim neslim Hz. Ali ve Hz. Fatıma’dan gelecektir” diyerek Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i evlatları yerine koymuş ve öyle severdi Hz. Muhammed. Veda Hutbesi’nde: “Size iki emanet bırakıyorum. Biri Kuran-ı Kerim diğeri de Ehlibeyt’imdir” dediği emanetlerden Ehlibeyt, bütün Müslümanların şefaat bekledikleri Hz. Muhammed’in ahfadı, torunları; Muaviye’nin oğlu lain Yezit’in askerleri tarafından Kerbela çölünde şehit edildiler(72 kişi). Hakkı olan hilafeti almak için değil, Müslümanlığın, dedesinin ve babasının yolundan, asıl İslam’dan saptırıldığı için isyanda olan Hz. Hüseyin ve Ehlibeyt Müslümanlık uğruna şehit olmuştu.

İMAM ZEYNEL ABİDİN

Doğum Tarihi (M) 10.01.658, (H) 5 Şaban 38 – Şehadeti (M) 17.10.713, (H) 22 Muharrem 96 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 58 – Çocuk Sayısı 11 E, 4 K. – Katili Hüşam – Lakabı Seccad – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Hüseyin – Annesi Şah Zenan (Şehri Banu) – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Yezid, 2. Muaviye, Mervan, Abdülmelik, Velid – İmamet Süresi 35 yıl.
Dördüncü imamdır. Hz. Hüseyin’in oğludur. Kerbela olayı sırasında hasta olduğu için savaşamamış, hastalığı hayatını kurtarmıştı. Zeynel Abidin Kerbela Savaşı’ndan sonra Kufe’ye oradan da Şam’a götürüldü. Zincire vurulmuş olarak Yezid’in önüne çıkarıldı. Daha sonra serbest bırakıldı. Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soyu İmam Zeynel Abidin’le yürüdü, Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre 716 yılında öldü. Emevi hükümdarı Abdülmelik tarafından zehirletilerek öldürüldüğü belirtiliyor. “Sahifet-ül Kamile” ve “Risalet-ül Hukuk” adında eserleri vardır. İmam Zeynel Abidin de cetleri gibi din bilgileri yönünden fevkalade bilgilere sahip, zamanın alimlerine ders verecek kadar genel kültüre ve geniş bir dünya görüşüne sahipti.

İMAM MUHAMMED BAKIR

Doğum Tarihi (M) 10.05.676, (H) 3 Sefer 57 – Şehadeti (M) 28.03.733, (H) 7 Zilhicce 117 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 5 E, 2 K. – Katili İbrahim – Lakabı Bakır – Künyesi Ebu Cafer – Babası Ali Zeynel Abidin – Annesi Fatma Bint-al Hasen – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Velid, Süleyman, Ömer İbni Abdulaziz, Yezid, Hişam – İmamet Süresi 19 yıl.
Beşinci imamdır. Pek çok bilgin yetiştirmişti. Kuran-ı Kerim’in en doğru yorumunun, en gerçek hadislerin İmam Bakır tarafından söylendiğini, zamanının tüm bilginleri kabul ederdi. Bir gün ikinci halife Ömer’in oğlu Abdullah’a bir kişi, çözemediği bir konuda soru sorar. O da o esnada biraz ilerden geçmekte olan İmam Bakır’ı göstererek: “Git şu gidene sor. Ama ne söylerse gel bana haber ver” der. Adam Hz. İmam’a yaklaşarak sorusunu sorar ve aldığı cevabı Abdullah’a bildirir. “Onlar her şeyi doğru anlarlar ve her şeyin doğrusunu bilirler. Çünkü Ehlibeyt soyundandırlar” der.

İMAM CAFER-İ SADIK

Doğum Tarihi (M) 23.05.699, (H) 17 Rebiülevvel 80 (83) – Şehadeti (M) 22.01.766, (H) 25 Şevval 148 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 69 – Çocuk Sayısı 7 E, 3 K. – Katili Mansur – Lakabı Sadık – Künyesi Ebu Abdullah – Babası Muhammed-ül Bakır – Annesi Hz. Ebubekir’in torunu Ummu Ferve – İmamet Süresi 34 yıl.
Altıncı imamdır. Alevilik konusunda bilgi yönünde ileri seviyede olduğundan, kendisinden sonra gelen Ehlibeyt yanlılarına en sağlam bilgileri o ulaştırmıştır. Bu işi o kadar sistemleştirmiştir ki, koyduğu ilkeler Aleviliğin yasaları haline gelmiştir. Zamanla fikirleri o kadar gelişmiştir ki Caferilik diğer İslam mezhepleri arasında ayrı bir yer işgal etmiştir. Alevilik esaslarını o kadar mükemmel düzenlemiştir ki, İslamiyet’in kabulünden sonra Anadolu’ya gelen Türk boylarının büyük bir kısmı (kendi inanç ve törelerinden ödün vermeksizin) Aleviliği benimsemiştir. Yani bu mezhep, Türklerin birlikte getirdikleri Türk diline, Türk müziğine, Türk dansına, Türk şiirine vs. hiç engel olmamıştır. Maliki Mezhebi’nin kurucusu Malik Bin Enes’in: “Üstünlük, bilgi, ibadet ve takva bakımından İmam Cafer’den ilerisini ne bir göz görmüş, ne de bir kulak duymuştur.” sözü kayda değerdir.

İMAM MUSA-İ KAZIM

Doğum Tarihi (M) 08.11.745, (H) 7 Sefer 127 (128) – Şehadeti (M) 01.09.799, (H) 25 Recep 185 (183) – Gömülü Olduğu Yer Kazımeyn/Bağdat – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 18 E, 19 K. – Katili Harun – Lakabı Kazım – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Cafer-i Sadık – Annesi Hamide – İmamet Süresi 35 yıl.
Yedinci imamdır. İmam Cafer-i Sadık’ın oğludur. İmam Musa-i Kazım da dedeleri gibi geceleri içi ekmek, et ve para dolu zembili sırtına vurur, yetimlerin, kimsesizlerin evlerini dolaşır kendisini tanıtmadan onlara yardım ederdi. Bu dönemde Emeviler’den sonra Abbasiler de Ehlibeyt’e zulüm ve gaddarlık yapmaya devam eder. Ehlibeyt’i sevenler çoğaldıkça haliyle onların hükümdar olmasını isteyenler de çıkıyordu ve isyan hazırlıklarına girişiyordu. Saray içindeki lüks yaşantıya karşılık ülkede halkı sefalet, açlık, işsizlik kırıp geçirmekteydi. Halife Harun Reşit lüks yaşantısını sürdürürken, açlık ve sefalet içinde yaşayan yoksul halkın Musa-i Kazım çevresinde toplanmasından ve ayaklanmasından korkuyordu. Bu kuşkudan dolayı Musa-i Kazım’ı zehirli hurma yedirerek öldürttü.

İMAM ALİ RIZA

Doğum Tarihi (M) 29.12.765, (H) 2 Zilkade 153 – Şehadeti (M) 24.08.818, (H) 20 Sefer 203 – Gömülü Olduğu Yer Meşhed/Tus (Horasan) – Yaşı 55 – Çocuk Sayısı 1 E, 1 K. – Katili Me’mun – Lakabı Rıza – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Musa-i Kazım – Annesi Necime – İmamet Süresi 20 yıl.
Sekizinci imamdır. İlk kez türbesi, Arap topraklarının dışında bulunan imamdır. Horasan’ın Tus kentinin Senabad köyünde yatmaktadır. Bu nedenle Hacı Bektaş-ı Veli’nin İmam Rıza’nın torunu olduğu neredeyse kesinlik kazanmaktadır. Çünkü bilindiği gibi Hacı Bektaş Horasan’lıdır ve oradan Anadolu’ya gelmiştir. İmam Rıza’nın pek çok eseri vardır. Bunlardan risaleler şöyle sıralanabilir: “Şer’i Hükümlere Ait”, “Şer’i Hikmetlere Ait”, hükümdar Memun’a yazdığı “Din Hakkındaki” ve yine ona yazdığı “Sağlık Hakkındaki Risaleler”, “Fıkh-ur Rıza, Sahiffet-ür Rıza”. Bu yüce insan da, kendisinden önceki yedi seçkin Ehlibeyt imamı gibi,gerek ahlaksal geğerler, gerekse bilgi alanında üstün bir yere sahipti. Eski kaynaklar İmam Ali Rıza’nın hayatı boyunca hiç kimseye kötü söz söylemediğini, kimseyi kırıp incitmediğini kaydederler. Olanakları ölçüsünde yoksullara düzenli olarak yardımlarda bulunurdu. Bu yardımlarda aracı kullanmaz, yardımlarını gizlice yapardı.

İMAM MUHAMMED TAKİ

Doğum Tarihi (M) 11.04.811, (H) 10 Ramazan 195 – Şehadeti (M) 25.11.835, (H) 30 Zilkade 220 – Gömülü Olduğu Yer Kazımeyn (Bağdat) – Yaşı 25 – Çocuk Sayısı 4 E, 7 K. – Katili Mu’tesem – Lakabı Cevad – Künyesi Ebu Cafer – Babası Aliyyül Rıza – Annesi Sebike – İmamet Süresi 8 yıl.
Dokuzuncu imamdır. Çok ibadet eden, kendini Allah’a adamış Taki sözcüğü ise lakabıdır. Babası İmam Ali Rıza’nın Tus şehrinde Hakk’a varmasından sonra, 17 yaşında iken imamlık görevine başladı. Ehlibeyt’in ve onların soyundan gelen tüm imamların geniş bilgileri, ahlaksal alanda doruklaşan nitelikleri, bireysel ve toplumsal ilişkilerindeki sıcak ve içten yaklaşımları; özveriyi, hoşgörüyü, alçak gönüllülüğü, doğruluğu, mertliği, yardımseverliği kendileri için vazgeçilmez temel davranış ilkeleri olarak benimseyişleri nedeniyle, yüzlerce yıldır dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca insan tarafından örnek alınmaları ve izlenilmeleri gereken birer önder olarak kabul edilmişlerdir.

İMAM ALİ-EN NAKİ

Doğum Tarihi (M) 16.09.829, (H) 13 Recep 214 – Şehadeti (M) 28.06.868, (H) 3 Recep 254 – Gömülü Olduğu Yer Samara – Yaşı 42 – Çocuk Sayısı 4 E, 1 K. – Katili Mütevekkil – Lakabı Hadi – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Muhammed-el Cevad – Annesi Semane – İmamet Süresi 33 yıl.
Onuncu imamdır. Asıl adı Ali’dir. Lakapları Naki (temiz, pak), Hadi (doğru yol gösteren) demektir. İmam Ali Naki babası Hakk’a yürüdüğünde 7 yaşlarında idi. Babasının vasiyeti üzerine imamlık görevini üstleneceği için çok iyi yetiştirildi. Genç yaşta herkese verdiği güven, ilişkilerindeki incelik ve sıcak yaklaşımları ile ilgi, sevgi ve saygı görmeye başlamıştı. Bu durumu kıskanan Medine valisi, Abbasi halifesi Mütevekkil’e bir mektup yazıp İmam Naki’nin hilafet için tehlike oluşturduğunu Bağdat’a aldırılması gereğini bildirdi. Halife tarafından Bağdat’a çağrılan İmam Ali Naki’ye halk da büyük ilgi ve sevgi gösterdi. Tüm yaşantısı boyunca gerçek İslam’ı anlatmaya çalıştı.

İMAM HASAN-ÜL ASKERİ

Doğum Tarihi (M) 27.10.846, (H) 8 Rebiülevvel 231 – Şehadeti (M) 02.01.874, (H) 8 Rebiülevvel 260 – Gömülü Olduğu Yer Samara – Yaşı 28 – Çocuk Sayısı 2 E – Katili Mu’temed – Lakabı Vekil – Künyesi Ebu-Muhammed – Babası Ali – Annesi Susen (Hudeys) – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Mu’tezz, Muhtedi, Mu’temed – İmamet Süresi 6 yıl.
On birinci imamdır. Ceddi gibi, yaşadığı devrin, din bilginleri açısından, büyük uleması idi. “Tefsir”, “İsmail Nişaburi’ye Mektuplar”, “Helal ve Haram’a Dair Risale” gibi eserleri vardır.

İMAM MUHAMMED MEHDİ

Doğum Tarihi (M) 30.07.869, (H) 15 Şaban 226 – Lakabı Mehdi – Künyesi Ebu-l Kasım – Babası Hasan’ül Asker – Annesi Nercis – Yüzüğünün yazısı Benim Allah Hucceti ve Özkulu
Onikinci ve son imam olan İmam-ül Hüccet’tir. Babasının şahadetinden sonra halktan gizlenmiştir (Küçük gizlenme). Bu gizleniş sırasında ümmetine elçilik yapan Ebu Hasan Ali ölünce Gaybet-i Kübra (Büyük gizleniş) başlamıştır. Hz. Muhammed Mehdi’nin ne olduğu, bu gizlenişten sonra anlaşılamamıştır. Aleviler onu, o gün bugündür hep bir kurtarıcı olarak bilmekte ve kurtarıcı olarak beklemektedirler. Bu devrin sonunu ancak Tanrı bilir. Pir Sultan Abdal bir sözünde bu inancı şöyle dile getiriyor:
Mehdi Dede’m gelse gerek
Ali divan kursa gerek
Haksızları kırsa gerek
İntikamını ala bir gün

İmamiye’ye göre halen sağdır, kıyametten önce ortaya çıkarak zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle düzeltecektir. Mehdi inancının esası buna dayanır.
Kazim karagöz
EMEYİ
İRSESLİ.COM
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum

İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum

Bildi temâm-ı âlem kim derd-mend-i ışkam
Yâ Râb henûz hâlüm bilmez
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var

N'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü
Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var

Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun
Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var

Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var

Öyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur
Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var

Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda
Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var

Ey Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl
Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var
<<<<<<<<<<,
Alevi-Bektaşi terimleri için küçük sözlük

SEYİT
Hz. Muhammed'in çocukları ve torunları; Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatma'dan türeyen bir soyu oluşturur. Başlangıçta, Hz. Hüseyin soyundan olanlara 'seyit', Hz. Hasan soyundan olanlara 'şerif' denildi; zamanla bu ayrım ortadan kalktı ve her iki imamın soyundan gelenlere 'seyit' adı verildi.

DEDE
Alevilik-Bektaşilik'te, mürşitlik aşamasına gelmiş, Babagan kolunda baba, Çelebiyan kolunda çelebi adıyla anılan ve cemdeki 12 hizmet sıralamasında ilk sırada gösterilen, cemi yönetme hizmetinin sahibi durumunda bulunan dini-ruhani önder.

BABA
Bektaşiliğin Babagan kolunda mürşitlik aşamasına gelmiş, tekkede, dergâhta düzenlenen törenleri ve tekkenin dergâhın içişlerini yöneten derviş.

SEMAH
Cemdeki 12 hizmet sıralamasında yer alan, cem ve muhabbet toplantılarında müzik eşliğinde yapılan kutsal dans.
'Semah dar'ına durmak: Cemaatin ve dedenin önünde semah dönmeye hazır olduğunu bildirmek için, niyaz ederek meydanın ortasına gelip, ayaklar mühürlenmiş, kollar göğüste çapraz, baş öne eğik durmak.
Semah nefesi: Semah dönülürken okunan nefes.

CEM
Sözcük, Arapça 'toplama, biriktirme, topluluk, kalabalık' anlamlarına geliyor. Alevilerin-Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadet. Cem, yalnızca dinsel nitelikli bir toplantı değil, aynı zamanda hem ruhen yenilenme, yıkanma ve hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir.
Cem erenleri: Ceme katılan canlar.
<<<<<<
yaylacik
yaylacik, @yaylacik
2.12.2011 16:58:06

Muharrem ayinin, kutsiyeti vesilesiyle; sitenize koydugunuz metin : Ehl-i beyitin ibadetinin bu acili günlerinin,

Hz. Hüseyin Efendimize duyulan o derin aski sevgi ve sayginin tarafinizda sitede canli tutulmasinda adima mütesekkir

oldum. Metini kez kez okuyacagim, Bilmediklerimi sayenizde ögrenmis olacagim. ASK-I muhabetle kalin.

Selam ve saygilarimla.
Bandırmalı
Bandırmalı, @bandirmali
2.12.2011 15:51:51
5 puan verdi
Kaleminize emeğinize sağlık güzel bir paylaşımdı
okuması büyük keyifti.Kutlarım en içten saygılarımı sunarım..
Selim Temiz
Selim Temiz, @selimtemiz
2.12.2011 15:39:45
5 puan verdi

İTİRAFNAME

Ya Allah, bu ne gaflet, bile bile kör baktı
Peygamber soyu şehit, kanı sel gibi aktı
İmam nedir bilmeyen, nasılda böbürlenir
Kerbela yangın yeri, andıkça yürek yaktı.

Kanlı koca bir tarih, nasıl saklanır böyle
Allah aşkına söyle; söyle kardeşim söyle
İslamiyet özüdür, Resul/Allah sözüdür
Tek gerçek bu değil mi, Allah aşkına söyle.

Gerçek Müslüman Ali, Peygamber kızı Fatma
Oğul Hasan Hüseyin, der ki, kin fesat katma
Peygamber soyuna bak, nurundan nur görürsün
Bunu inkâr edip te, satma kardeşim satma.

Haykır çok geç olmadan, düşün bu lanet niye
Tek şart itirafname, katile lanet diye
Yanlış yola sapanlar, bir Müslüman değildir
İtiraf et ve kurtul; Ya Allah! diye diye.


Tarih: 26 Kasım 2011 Cumartesi
Yer :Mersin
Konu: Muharrem Ayı I. Günü: Türk İslam Anadolu Tek Yürek Olma Yolunda Gereken Adımları Çok Büyük Bir Cesaretle Atarsa, Gerçekleşir Hayal Ettiğimiz "Büyük Türkiye"...

26 Kasım 07 Aralık Muharrem Orucu Tüm İslam Alemine Hayırlı Olsun; Olsun ki Hakikat Işık Olsun..!

Saygılar sevgiler.+5

Selim Temiz tarafından 12/2/2011 3:50:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL