Okuduğunuz
şiir
22.11.2011 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
DELİRMENİN DİRİMSİZ ANLARI
biraz alkol ve envai yeşil reçete hap Ozzy mırıldanacak "goodbye to romance"
gece için her şeyi ayarladım yani fakat haftanın ilk iş günü siz de hak verirsiniz ki ölmek için bile fazla yorgun olur insan
ama kararlıyım söz ki size yarın kalender bir ölüm ısmarlayacağım cinsiyetsiz acılar bırakırken her birinize dostmuşum da haberim yokmuş diye ağlayacağım
korkmam diyorum ama biliyorum keskin ısırışları var bu korkunun keskin susuşları bir genç kızın ilk regl sancıları gibi biraz histerikli biraz da gerekli periyot 28 yaşımla ikiz
görüyorum şimdiden melekleri ultra super ince kanatlı siluetleri götürecekler beni hele bi yarın olsun dediler Poe karşılayacakmış cenazemi ’güzel bir kadının ölümünden daha şiirsel hiçbir şey yoktur’ diyerek hem de
şimdi söyleyin bir şiire girmek gibiyse ölmek de ölünmez mi seve seve
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İlahi komedya dedikleri bu olsa gerek. "Ultra super" vay be nutkum nerede acaba? Ultra gibi mübarek bir melek görmek dehşetli bir sevgi gibi olsa gerek.
evet bu sancılar ah bu sancılar gibi bir his bu şiiri okurken gövdem de biten. .
Kozalakçı tarafından 11/23/2011 8:49:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
böylesi kuvvetli ve özgün bir şiiri değil günde görmek! okumak bile şiir adına bir edinimdir adıma. ve bir arkadaşımın işaretiyle yazılan yorumlara da göz attım. elbette herkes kendi anlağına göre bir şiir haritasını okur aslında! kendi kutbuna yanaştırabildiği kadarıyla! bu konuda çok laf etmek istemem ki; beğeni de beğenmeme gibi tekildir çünkü.
lâkin anlamadığım şey şudur; diyelim ki; sevmediğiniz bir yemek var. bir şekilde bundan tadından vs.de hoşlanmıyorsunuz. buna kim ne der hiç kimse. peki bu sevmediğinizi bildiğiniz yemek için; gidip onu almaya, tencereye koymaya, pişirmeye, ocağa ete kıymaya gerek olur mu her defasında! eleştiri olur olmalıdır da ama neye göre! senin ağız tadına ve anlama lezzeti alabilme kabiliyetine göre.
bunu şiire uygularsak; şiir bir kere okulu yok eğrisi doğrusu yok ben beğenirim sen beğnemezsin buna da normal diyoruz kolayca. nedir peki bir şiiri değerli kılan o halde asıl mesel de o...
bu meseleye gelmeden bir ortak paydaya düşmeliyiz ama kesinlikle. bir kere şiir soyuttur. gerçek olmak zorunda değildir. bir duygu -his harmanı arası- bir hayal dansıdır. ve buradaki doğruluk okurca sorgulanamaz! okura düşen sadece oradaki kendi payına akseden -varsa-payeleri alabilmektir. bir şair bin kere ölebilir bir şiirde , yüz kere intihar edebilir. kalkar ertesi gün yeniden doğar! var mı buna engel bir şey! yahu sen dün öldün diyor muyuz! yok...
kaldı ki; şiir etiği olsa gerek, şiir dili aynanın sırı gibidir. lafından çok lafzına bakılır. ve kendi inanışlarımıza göre yazmaz şair şiiri. sen onun yazdıklarına inanmalısın. yazanın yazdığı ile senin anladığın bir olacak olsa; o zaman marematik olmaz mı bunun adı! belli prensiplerle belli kelimelerle yazılı! ya da sevmediğin yemek örneği var ya üstte. görürsün pazarda o sevmediğin sebzeyi ya da neyse geçer gidersin. illa tencereye koymaya ne gerek!
bir de şiirde inanç sorgusu yapılmaz, yapılmamalı da ki; sen şiir yazıyorsun diye nice kelleler uçmuş bu toplumun bir asır evvelinde. kimler dinden soyutlanmış girmiş yaşarken daha, cehenmeme!
kaldı ki; bu şiir değil güne geler içinde, belki tüm site eserleri içinde yer alır derece özgün, sağlam ve estetik. şiirle az çok arası iyi olan azıcık aşina lığı olan biri bile farkı anlar derim kolaylıkla mesela ben gibi kendi yazdıklarıyla. kullanılan dil, kurgu, sesi soluğuyla, ironik dokusuyla ve kısacık olasına rağmen hele hele okyanus derinliği anlatısı ile tam tamına bir şaheser...
beni az çok bilenler bilir ki; şiir konu olunca civcivli laflar etmem hissetmeden görmeden. bu derece bir şiir yanında benim tüm yazdıklarım direk çöpe gider gitmeli de.
çünkü şiirin hası da esası da bu gibi olmalı. zihne derin façalarla izler bırakmalı. eğer illa bir yerine dokunacaksak bundaki güzellikleri ayıklamalıyız.
ve tartışılan bölüm için yazılanlar için ise hayli güldüm.
dizeler ölüm alkışlıyor diye serzeniş var;
şimdi söyleyin bir şiire girmek gibiyse ölmek de ölünmez mi seve seve
burada nedir gizil söylem? ölmek mi acaba ?
''bir şiire girmek gibiyse ölmek'' bu nasıl bir şey ki!
sayın şairin affıyla az değiştirelim bakalım ne olacak...
bir s a v a ş a ( ya da cihada) girmek gibiyse ölmek de ölünmez mi seve seve!
böyle yazılsa kim ses ederdi!
bir şiire girmenin neresi ölümle bağdaşır peki! karamsar bir ruhla yaşamak olabilir mi bu? içindeki siyahı boyayamayan birinin sayhası filan! ertesi bir umut daha bileyip dalmak mesela, dizelere!
''ölümü özledim anne yaşamak isterken delice!'' derken mesela!
burada ne anlatılıyor acaba! ölüm mü özlenen yaşamak mı? laf mı değiyor zihine yoksa lafız mı?
sanırım bu kadarı yeterli!
bir de şiir eleştirisi de yorumu da dini terimlerle olmamalı onlara dayandırılmamalı. ki; şiir ne inanç sıvanacak ne de budanacak yer değildir. herkes kendi inanç anlayışına göre değerlendirirse şiiri; sen inek kesiyorsun oysa bir Hintliye göre o kutsal! değil kesmek dokunmak rahatsız etmek bile haram! mesela! Hintliler burada şiir yazamaz mı ki! binlerce dizede gavur deniyor mesela! kime ? burada hiç başka dinden olanlar olamaz mı? şimdi şair dese ki; kardeşim sana ne ben inançsızım!
dinde sanat olur evet ama sanatta ve edebi eserde din konuşmaz, dini değerlerle yargılama olmaz! o da nasıl eleştirin ve beğenin gibi sana aitse, dini inancın da sana aittir. ha yok öyle değil diyen olursa o zaman çıkar ''gavurun'' biri senin yazdığına laf ederse ne diyeceksin! edebiyatla sanatla uğraşılan bir platformda bunları konuşmak yazmak bile hoş değil. ki; burası zannımca bir dergâh filan hiç değil... artı dinde ibadet de dua da gizli olur öylesi makbuldur. alayişten nümayişten arınmış olanı bildiğimce!
çok laf etmiş olmakla birlikle bu olağanüstü ve kesinlikle edebi bir değer taşıyan; değerli bir kalem ehlinden çıkmış eseri ve şairini önüm ilikli ve saygıyla tebrik ederim. gün boyu kaç kez gittim geldim imrendim...
... 'kalender bir ölüm' ısmARla... Alman usülü herkes kendi acısını çeksin; Cebindeki dayanıklılık kadar... Hem cinsiyeti de yok BU cüzdANIN Zevk ü sefâda bütün dolup dolup boşalmalar...
Özgür bir ölüme kanat çırpıyor tüm kelebekler Hepsi 'BİR GÜN' ölecekler/mi:(
Anlatıtılan temanın asiliği ruhumda sessizce depreşirken avuçlarımın ortasında alev alev yanan kızıllığı beynimin ta ortasında demliyor...Fırtınalı gençliğimin suskun çağlarında yarınıma inat yaşerken ölmek diye adlandırıyor............. Güne düşen SECKİ özde kaynayıp GENÇ BİR HANIMIN ellerinde hamur gibi yoğrulunca..İşte diyor geleceğin edebiyatçıları..zamana ve zaman ardına bir başkaldırı........şimdi susuyorum bir gün karşılaşmak ve o güzel şiirleri ve şiirlerin asiliğini duygularımda yaşak üzere...................
Saygılar ................JİR.........pervasızca bir yaşam
Şiirin finali aslında şairin ne demek istediğini açıkça anlatıyor da... Görmek isteyene tabii...
Empati yapmak zor zanaattir, şiiri değerlendirmek de öyle... Şiiri okuduktan sonra kendini şairin yerine koyabiliyor ve ne demek istediğini onun dilinde anlayabiliyorsan; şiiri anlamışsındır. Öyle yapmaz; dize dize, kıta kıta, yer yer, bölüm bölüm şiiri ele alıp değerlendirmek şaire yapılacak en büyük haksızlıktır.
Şair şiirinin ana temasını "ölümden korkmayın, korkmayalım" olarak işlemiştir kanaatindeyim. Yanılıyorsam özür dilerim.
Ölümün güzelliği yaşamın kalitesine bağlıdır diye düşünüyorum şahsım adına.çok farklı güzel dizeler .gün başarılarınız bitimsiz olsun tebriklerimle selam sevgiler.
Peki sizleri hiç rahatsız etmiyor mu bu kapalı devre yağcılıklar. Yayımlanan her şiire methiye dizmek zorunda mıyız canım? Bu mudur yani şiirden anlamak, yahu birisi kalkıp ciklet manisi yayımlasa aşiret övgüyü döşeniyor.Arkadaşlar bendeniz Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde kendi halinde bir Doçentim.Kimseye karşı önyargılı da değilim; genç şairleri izlemek varsa o konuda naçizane görüşlerimi bildirmek isterim.Ama siz illa da biz burada kapalı devre yağcılığa devam edeceğiz diyorsanız,ben de yazmam olur biter. Makarnacılar da kendisini bilir Olgun Bey sözüm size değildi.
Hazreti İbrahimî Efendiyi de muhatap kabul etmiyorum.Kıytırık yorumları kendisini bağlar.Bendeniz ancak şiirden hareketle yazı yazarım,son bir haftada üç yazım günün yorumu seçildi şairleri tarafından.Buyursun Beyefendi şiiri yorumlasın da müstefit olalım.Öyle efelenmelerine pabuç bırakacak da değiliz.Zira bizim amacımız üzüm yemek,bağcı dövmek değil.
Mevzuyu bu duruma getiren mezkur şahıstır, ben sadece "klasik yazarların Kafka,Stafan Zweigh ,Oğuz atay ...gibilerin intihar düşüncelerinden söz etmiştim.Sizin için de "iyi niyetli bir çaba." demiştim.Bu sözler neden insanları rahatsız etti anlamadım.
Her neyse şair kardeşim, biz sadece şiire ayna tutuyoruz,insanların kişiliklerini rencide edecek ham insanlardan değiliz.İyi geceler.
Sayın Kuvva bu ılımlı açılımınız için teşekkür ederim ama amacı yazmak, yazarak rahatlamak ya da var olduğunu düşünen hiç kimsenin makarna-cı şucu ya da bucu yakıştırılmasına layık olduğunu düşünmüyorum. Kendimi baş tacı olarak da görmüyorum. Sadece ölümlü bir BİREYim ama düşünen, duyarlı ve noksanlarının farkında bir birey. Kötü niyetli olduğunuzu düşünmedim ama sildiğiniz-düzelttiğiniz o ilk yorumunuzdan itibaren iyi niyetli yaklaştınız da diyemem. İyilik ve kötülük görecelidir. Daha fazla polemik oluşsun istemiyorum. Bakın pek çok şiir, öykü, deneme vb. yazı var okunmayı beklenen. Hadi hep birlikte okuyalım. Saygılar.
Ben, Kuvva'nın "köylü kurnazlığı" ile ilgili müstakil bir yazı düşünüyorum; erişte ile makarnanın kökü birdir; kök olduğu için gök, göktür. Neyse kısa keseyim, müstakil bir yazıda görüşürüz.
Muhterem kardeşim benim ne sizle ne şiirinizle alıp veremediğim yok.Benim eleştirdiğim mevzu ölümü klutsayan klasik yazarlardı.Sizinkinin de iyi niyetli bir çaba olduğunu söyledim ;ama bu makarnacılar beni yanlış anladı.Siz baş tacısınız kardeşim,benim hiç kimseye karşı bir kötülük düşüncem olamaz.Saygıyla.
Sayın Kuvva, yapmış olduğunuz yorumu bu şekilde değiştirip ilk yoruma göre daha da alaycı bir dil kullanmanız bana bir kez daha hayalkırıklığı yaşattı. Üslup aynasıdır beynin ve yüreğin. Ne yazık ki sizin aynanızın sır'ı dökülmüş; göremiyorum samimiyet, saygı ve nesnelliği. Diğer beyefendinin de yaklaşımını savunmuyorum. Bir şiirin böyle diyaloglarla gölgelenmesini istemezdim. Tahsilim konusunda ise ayrıntıya girmeyeceğim ama emin olun ki son zamanlarda bir apoletlerimi tek tek sökmekle meşgulüm. Boşluklarımı buduyorum. Hep'i gördüm ama sevmedim hiç'in beni kabul etmesi için çalışıyorum. Dilerim siz de içinizdeki hep'i budarsınız. Saygılar.
YİNE ÖLÜME DAİR Zevcem, ruhu revanım Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, demek ki arteryo skleroz başlıyor bende... Bir gün kar yağarken, yahut bir gece, yahut bir öğle sıcağında, hangimiz ilkönce, nasıl ve nerde öleceğiz? Nasıl ve ne olacak ölenin son duyduğu ses, son gördüğü renk, kalanın ilk hareketi ilk sözü ilk yediği yemek? Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz. Haber çığlıklarla gelecek, yahut da ima edecekler, ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler... Ve kalan karışacak kalabalığa.
Yani efendim, hayat... Ve bütün bu ihtimâlât 1900 kaç senesinin kaçıncı ayı kaçıncı günü kaçıncı saatinde?
Zevcem, ruhu revanım Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, geçen ömrümüzü düşünüyorum. Kederli rahat ve hodbinim. Hangimiz ilkönce nasıl ve nerde ölürsek ölelim, seninle biz birbirimizi ve insanların en büyük dâvasını sevebildik — dövüştük onun uğruna —, «yaşadık» diyebiliriz.
NAZIM HİKMET RAN
CENAZE MERASİMİM Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık
Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi.
Kamyona, yerli gelenekle,yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar.
Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize...
NAZIM HİKMET RAN
vb. pek çok şiir...
Sizin bilgi eksikliğinizin aksine biz ustayı konu ayırt etmeden; yaşam kadar ölümden de yer yer bahsettiği için daha çok sevdik. Teşekkür ederim, saygılar.
Peki sizleri hiç rahatsız etmiyor mu bu kapalı devre yağcılıklar. Yayımlanan her şiire methiye dizmek zorunda mıyız canım? Bu mudur yani şiirden anlamak, yahu birisi kalkıp ciklet manisi yayımlasa aşiret övgüyü döşeniyor.Arkadaşlar bendeniz Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde kendi halinde bir Doçentim.Kimseye karşı önyargılı da değilim; genç şairleri izlemek varsa o konuda naçizane görüşlerimi bildirmek isterim.Ama siz illa da biz burada kapalı devre yağcılığa devam edeceğiz diyorsanız,ben de yazmam olur biter. Makarnacılar da kendisini bilir Olgun Bey sözüm size değildi.
Hazreti İbrahimî Efendiyi de muhatap kabul etmiyorum.Kıytırık yorumları kendisini bağlar.Bendeniz ancak şiirden hareketle yazı yazarım,son bir haftada üç yazım günün yorumu seçildi şairleri tarafından.Buyursun Beyefendi şiiri yorumlasın da müstefit olalım.Öyle efelenmelerine pabuç bırakacak da değiliz.Zira bizim amacımız üzüm yemek,bağcı dövmek değil.
Mevzuyu bu duruma getiren mezkur şahıstır, ben sadece "klasik yazarların Kafka,Stafan Zweigh ,Oğuz atay ...gibilerin intihar düşüncelerinden söz etmiştim.Sizin için de "iyi niyetli bir çaba." demiştim.Bu sözler neden insanları rahatsız etti anlamadım.
Her neyse şair kardeşim, biz sadece şiire ayna tutuyoruz,insanların kişiliklerini rencide edecek ham insanlardan değiliz.İyi geceler.
Sayın Kuvva bu ılımlı açılımınız için teşekkür ederim ama amacı yazmak, yazarak rahatlamak ya da var olduğunu düşünen hiç kimsenin makarna-cı şucu ya da bucu yakıştırılmasına layık olduğunu düşünmüyorum. Kendimi baş tacı olarak da görmüyorum. Sadece ölümlü bir BİREYim ama düşünen, duyarlı ve noksanlarının farkında bir birey. Kötü niyetli olduğunuzu düşünmedim ama sildiğiniz-düzelttiğiniz o ilk yorumunuzdan itibaren iyi niyetli yaklaştınız da diyemem. İyilik ve kötülük görecelidir. Daha fazla polemik oluşsun istemiyorum. Bakın pek çok şiir, öykü, deneme vb. yazı var okunmayı beklenen. Hadi hep birlikte okuyalım. Saygılar.
Ben, Kuvva'nın "köylü kurnazlığı" ile ilgili müstakil bir yazı düşünüyorum; erişte ile makarnanın kökü birdir; kök olduğu için gök, göktür. Neyse kısa keseyim, müstakil bir yazıda görüşürüz.
Muhterem kardeşim benim ne sizle ne şiirinizle alıp veremediğim yok.Benim eleştirdiğim mevzu ölümü klutsayan klasik yazarlardı.Sizinkinin de iyi niyetli bir çaba olduğunu söyledim ;ama bu makarnacılar beni yanlış anladı.Siz baş tacısınız kardeşim,benim hiç kimseye karşı bir kötülük düşüncem olamaz.Saygıyla.
Sayın Kuvva, yapmış olduğunuz yorumu bu şekilde değiştirip ilk yoruma göre daha da alaycı bir dil kullanmanız bana bir kez daha hayalkırıklığı yaşattı. Üslup aynasıdır beynin ve yüreğin. Ne yazık ki sizin aynanızın sır'ı dökülmüş; göremiyorum samimiyet, saygı ve nesnelliği. Diğer beyefendinin de yaklaşımını savunmuyorum. Bir şiirin böyle diyaloglarla gölgelenmesini istemezdim. Tahsilim konusunda ise ayrıntıya girmeyeceğim ama emin olun ki son zamanlarda bir apoletlerimi tek tek sökmekle meşgulüm. Boşluklarımı buduyorum. Hep'i gördüm ama sevmedim hiç'in beni kabul etmesi için çalışıyorum. Dilerim siz de içinizdeki hep'i budarsınız. Saygılar.
YİNE ÖLÜME DAİR Zevcem, ruhu revanım Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, demek ki arteryo skleroz başlıyor bende... Bir gün kar yağarken, yahut bir gece, yahut bir öğle sıcağında, hangimiz ilkönce, nasıl ve nerde öleceğiz? Nasıl ve ne olacak ölenin son duyduğu ses, son gördüğü renk, kalanın ilk hareketi ilk sözü ilk yediği yemek? Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz. Haber çığlıklarla gelecek, yahut da ima edecekler, ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler... Ve kalan karışacak kalabalığa.
Yani efendim, hayat... Ve bütün bu ihtimâlât 1900 kaç senesinin kaçıncı ayı kaçıncı günü kaçıncı saatinde?
Zevcem, ruhu revanım Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, geçen ömrümüzü düşünüyorum. Kederli rahat ve hodbinim. Hangimiz ilkönce nasıl ve nerde ölürsek ölelim, seninle biz birbirimizi ve insanların en büyük dâvasını sevebildik — dövüştük onun uğruna —, «yaşadık» diyebiliriz.
NAZIM HİKMET RAN
CENAZE MERASİMİM Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık
Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi.
Kamyona, yerli gelenekle,yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar.
Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize...
NAZIM HİKMET RAN
vb. pek çok şiir...
Sizin bilgi eksikliğinizin aksine biz ustayı konu ayırt etmeden; yaşam kadar ölümden de yer yer bahsettiği için daha çok sevdik. Teşekkür ederim, saygılar.
Ölümün şiirselliği; açılımı çok şey çağrıştıran nefis bir imgedir...Şiiri severek okudum, serbestte farklı soluklar her zaman şiir tadında oluyor...Kaleminizi saygıyla selamladım... Gün başarınızı da kutluyorum... Saygılarımla...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.