6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1322
Okunma
büyüleyici bir günbatımı öncesi
pasaport iskelesindeki masama demir attım
nargile fokurdamaları yankısında acı kahvem
kalemim kağıdım ve sigaram
şiir yüklü yüreğimdeki sen ve bu şehir
İzmir’in kavaklarındaki dökülen yapraklar gibi
döküldü sözcüklerim teker teker sayfalarıma
güneş ile denizin kavuşması yansıdı gözlerime
sen düştün yüreğime
hasretle sarıldım sensizliğe
körfezin serin tuzlu imbatı ile soluklandım
martıların günü uğurlayan son çığlıklarıyla
gün kızıllığını kaybedip
yorgunluğunu körfeze gömmüştü
yıldızlar selam durmuştu İzmir gecelerine
Kordon’daki buzlu badem satıcılarının sesleri
otlu mezelerle süslenmiş ızgara çipura ve
kadeh kadeh aslan sütünün kokusuna karışıyordu
ben pasaport’taki masa donanımı ceplerime koyarak
kordonboyundaki masamda yerimi aldım
bir sen yoktun
sesinin ve kokunun özlemi vardı masamda
bir ah çekip
sigaramı tellendirdim
dumanındaki siluetine bakarak
senli geçmişimize yelken açtım
ilk durağım
yılın tamamında rüzgarı hiç bitmeyen Çeşme Alaçatı’ydı
burada gözlerimiz değmişti birbirine
bu sıcak rüzgarlarla
dalgalanan saçların dolanmıştı yüzüme
Çeşme Ilıca’nın denizi gibi turkuaz gözlerin
bu denizin bembeyaz kumsalları gibi bir yüreğin vardı
ilk defa aşık olmuştum sona yeminli
biliyorum çok sabırsızım
adı üzerinde mecburi hizmetti gidişin
kısa süreliğine bile yanımda olmasan
seni çok özlüyorum
böyle bir şehirde sensizlik zor geliyor
ülkemin tüm şehirleri ayrı güzel ama
biz hem burada doğduk
hemde burada sözlüyüz son nefese
seni ve şehrimi anlatmaya sayfalar yetmez
kısacası ben
sana ve İzmir’ime mecburum...
22/09/2007
DM