0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1157
Okunma

Cevabını bir türlü bulamayacağın sorular bırakıyorum sana
tecrübeli deli bakışların aldatıyor olsada,
bende kendimi kandırarak düştüm bu yola
elimde ellerin,gözlerinde sinsi bakışların,
beyninin düşündüğünü dilinin sakladığı,
adınla özdeş özlemler bırakıyorum sana
bir eylül gününde,kara bulutlar arsından süzülen güneş
sahte ışığın yansırken yüzüme,sakladığın günah kara bulutlar arasında
aşk,sevgi,özlem...yalama olmuş bir vida misali dilinde
asılı durur boynunda,sahte melek silüeti,iki yüzlü.
duygular bir volkan sıcaklığında fokurdarken kuyusunda,
rengi alev gibi,ama sahte sevgin barınıyor içinde,... buz gibi
benim hayatıma sığmayacak kadar derin ve ötesi, sevgi,aşk, özlem..
kalpazan ustalığında mahir öpücüklerin, yakıcı bedenin
işaret ettiğin mutluluk, arkasına sakladığın senin gerçeğin,
dağladığın yürekler boğacak elbet bir gece yarısı yatağında.
uyanmak için çırpınışların boşuna...sabahta olmayacak.
ihtirasın dayanılmaz ağırlığında kıvaranıyorken günahkar bedenin
aşk tanrısı istedi seviştik,sahillerde,uyuduk sır odalarında,
gün geldi hasret kısırlığı çekmeye başladın,devşirdin hülyalarını
yılanın adı çıkmış,iki dilli olansın,
yıktın aşk mabedini,leylalar üzgün,aslılar üzgün.
mitolojik devirlerden fırladı geldi buldu bizi derdik
erosun sapladığı ok tesadüfi değil derdik
masallarda yaşanan aşklara burun kıvırırdık
hayal kırıklığına uğradık,deşifre oldu işte sonunda günahlar.
öpüyorum işte sevgi sözcükleri mırıldanan narı dudaklarından
dilin isyan ediyor,aydınlanmamış yalanları saklayan dudaklarına
parmakların gezinirken bednimde titriyor,çekiniyor dokunmaya
bir tılısım peydah oldu,açılıyor sımsıkı kilitlediğin yalan odası
artık çözülüyor gerçeklerin,... acı tadına varıyorum yudum yudum
adın sıradandı,tanıştığımızda
zaman,doğurdu hasreti çevreleyen özlemle
bazen bir çiçeğe,misk’i ambere bezedim seni ben
şimdi her gördüğüm çiçekten özür diliyorum ,
kokular dan kaçıyorum,burnumu tıkayarak
adını koymuştum aslında,... rötarlı gelen aşk treni
tüm kompartımanları boşaltmıştım zannımca
raylardan akan lokomotif ilerlerken aşk ormanına
derinlere inemedik,sabote ettin mayınladın aşkımızın raylarını
tarumar oldu güzellikler,leş kargaları üşüştü günahlarının bedeli olarak
neydi ahdımız uzanırken belirsizliğe?
sessiz,yalnız,bir orman kulübesinde,
çtır çıtır yanan meşe kütüklerinin eşliğinde,
yarı aydınlanan,ateşin ışığında,
duvarlara yansıyacaktı kıvrak ve har olmuş bedenlerimizin gölgesi.
aldığımı düşündüm,kader denen yaşam biçiminden seni
bağlandı artık çözülmez dedim denizci düğümü gibi,
hey hak...oysa benmişim bağlanan,içi boş,derin karanlığına
bir bir çıkarken gerçekler ortaya,cinnet geçiriyorum her hoyratlığına
ya ölüm değirmeninde harmanlanacağız,yada utanç abidesi heylelini dikeceğim.
bülbül susmayı seçtiğinde bir ağaca konar meyvesinden yermiş.
sessizlik yemini etmiş havariler gibi,ketum olurmuş,
kondu bülbül,dut ağacı bendim,gövdemde volkanlar kaynarken
bülbülü sustururken konuşamazdım sustum bende, yarenim oldu bülbül
onlarca cephede savaşan cengaver yenildi artık, tılsımın bittiği günde.