12
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2004
Okunma

çıngıraklı zaman
dere tepe düz giderken
bir bir yıkıldı masal dağları
önümde moloz yığınları
aşamıyorum bentleri....
.......
aklı bulanık bir rüzgâr
harman yerine çevirdi ortalığı
çakılıp kaldım endazesi bozuk yılların eteğine
bir ileri bir geri adımlarımın yavaşlığında hayat
ruhumun derinlerinde salak bir palyaço
tek tek eskitiyor günleri
güneşin es geçtiği kuytulukta
demir parmaklı bir pencerenin paslı gözleriyim
ne karınca sıcaklığı ısıtır tenimi
ne de sarmaşık yeşilliği...
hangi günahın kefareti boynumda
bin yıllık fosil sessizliğinde gelir çaresizliğin ipi
asıl ! asılabilirsen gönlüm gerçeğin nevrotik yüzüne
ve indir yağmurları hayalsiz akşamların kör kuyusuna
Yusuf’dan beterim Leyla’dan kötü
artık
yitip giden ömrün kayıp günceleriyim
kalbimin labirentlerinde yaralı bir yusuf’cuk...
elimi kolumu bağlayan vakit
seller gibi akarken, ben durağan gölüm
şimdi ağır gebeyim cam gözlü serçelere
sağım solum karanlık
tek yarenim dost gölgeler
....
yine akşam
yine avantör düşlerin belini kırıyor umutsuzluk
dilimde martı çığlığı, gözlerimde gabya yelkeni
ah ! uçuyorum enginlere...
henüz üzerime ay tozlarını serpmedi yıldızlar
Tanrım! ölümün rengi siyah göremiyorum
biri tutsun kelebek kanadımdan...
13/10/11
firuzem