İlençli dünyanın
Yokluk koyaklarının, kısır rüzgârlarında
Yaşama savrulmuş bir âdemoğluyum

Hıçkırıklı adımlarımın ayak izlerinde
Sorguluyorum kendimi

İlk nefes
Ve
Ciğerlerimi yırtan bir çığlık
Cılız bedenime sokulan günah
Yere eğilen baş

Utangaç ruhun çıkmaz sokaklarına
Düşen ölüm
Ayazdan çatlamış nasırlı avuçlarımın arasından
Gökyüzüne haykırış

Parmaklar arasında kırılan bardağın
Parçaları arasında kanayan tırnağım
Nemden çürümüş ahşapların paslı çivilerinde
Konaklayan hayatım

Yaşanası tüm duruşların karşısında ki
Suskunluğum
Çocuksu bakışlarımın arasındaki
Sevinçsiz yüreğim
Ve
Vakitsiz zamanlarımın meyhanesinde
Harcadığım zaman

Hesabını bile kendime veremediğim
Aşklarım
Zaman benden çok öte
Zaman benden ahir
Hazan aylarının sonrası zemheri
Zemheriden öte bahar
Ama üstüme doğmayan güneş
Karanlık yer, karanlık gökyüzü
Suskun hayatımın özü, baş kaldırdığım sokaklar

Uzak mevsimlerin düş aylarında
Oyalandığım hayat
İşte yaşam, sigara içimlik tutkular

Dimağımın ötesinden gelen sesler
Yaşam ruletini döndürdükçe elimde
Suskularımın arasından döküldükçe çaresizliğime
Gözlerimden akan yaşlar
Ve bensiz benliğim, şimdi sor kendine
Kimim ben ve kimsin sen