31
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
2965
Okunma

kaldır yüzünün maskesini İstanbul
dudaklarına düşeyim
adressiz sokaklarının misâfiri olayım bir kaç zaman
söz !
ses etmem
uyandırmam kimseyi
usulca yoklarım taştan göğsünü
kaldırım üstü yürüyüşlerini toplar karışırım kalabalığına
söz dedim
bulaşmam nefesine
şöyle sırtımı yaslayıp
şevk-i riyâyı tokuşturayım ince belli bir bardakta
denize nâzır yalnız bir masa
ve sağ omzunda batan günün muamması
kapı ağzı tıka basa
kuru soğuk tersten eserken umûdun saçlarına
dikenler büyür soluğunda
bulut çarpmışa döner her çatlağı
İstanbul !
ıslak nefesinin sihirli dokunuşunu soyun
aşka avlanacağım iki yakalı tepelerinde
toprağın yeniliklere mayalı biliyorum
arta kalanlarınla âlâ doyarım
deliliği giyinmiş aklımın
celallenmiş hırsı kayar gider ayaklarımın altından
çenesi düşmüş sözlerin közünde gezinir balaban bir yalnızlık
gövdesi gövdeme basa basa ezer
müsaade et teyelleyeyim kendimi bir ucuna
izin ver kurayım gönül köprümü darağacına
eğer koparsa ipi
yeniden bilerim uçlarını
olmadı inceden inceye dikerim her birini
cigaramın sönük ateşi ,Üsküdar’ ın divâne rüzgârına karşı şimdi
külünü yığıyor
dumanıyla ayartıyor hafızaları
kadınlı erkekli yataklık eder köşe başları
düşler tek tek dökülür , ayak altı mezar taşları
gençliği uyanan gecenin hicâp bakışlarında yeniden doğ İstanbul !
5.0
100% (42)