1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1011
Okunma
IRGATTIK
İstiflendik kasalarda
Giderken ekmek kapılarına
Düşüp saçıldık otobanlara
Salçalık domatesler gibi ezildik
Ölümün unuttuğu ihtiyarlar
Yakarırken allaha.
Kovulduk kentlerin gümüş kapılarından
Gece yarıları
Uyurken beyler altın uykularında
Uşaklarınca.
Çürümeye başladı düşlerimizin çerçeveleri.
Korkak gölgeler gibi dolaştık
Tarlalarda, üstümüze çiy düştü
Otların şarkısıyla ay batarken
Ağustos böcekleri sustu.
Biz başladık çalışmaya
Karıncalarla canyoran sıcaklarda.
Mutluluk bir meteor gibi yalayıp geçti bazen
Çocuklarımızın üzüm irisi gözlerini.
Ay önünde bulutla iş kazası haberleri verilirken
Açlık yorgunluk felaketti
Renklerin hırçın çocuğu cırtlak sarıyla
Susmamız fırtınaydı
Konuşmayı siz düşünün.
Yastıklarımızda bıldırcın ötüyordu
Keskinleştiriyordu duyguları
Unutmuştuk mevsimleri
Kışınki köynek sırtımızda dururken
Ölüm ve açlık hep bizi buluyordu
Biz göçün çocuklarıydık
Açlığın çocukları, bir acı çığlık.