4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1184
Okunma

ön kapıdan sen girince
çıkıp gitmeseydim yan kapıdan
sımsıcak bir yuvamız olurdu
ondört yıl ev/vel yapılan...
bizim de doğar, büyürdü elbet
çoluğumuz çocuğumuz
’biricik annem,
canım annem!’ deyip de
tutar mıydı ellerinden
gül kızımız, arslan oğlumuz?
pişman mıyım; değilim
’davul dengi dengine çalar’
sesi uzaktan hoş gelir,
sıcak, sımsıcak dediğin ne ki;
ben aşkın nârına düştüm
’hamdım, piştim, yandım!’ sevgili
bağışla beni,
tomurcuk bir güldün,
seni koparıp soldurmadım
ateşini içtim yudum yudum,
kadehlere doldurmadım...
belki doğru belki yanlış
baştan adımı attım,
aslı böyle gelmiş
kerem geçmiş yolundan;
aşka düşen yanmış!
bir de ben yanayım
görüp inanayım dedim
ateşin közünde yeni bir göz
ben közde değil, gözde yandım
yemedim elmasını cennetin,
kevser ırmağında yundum
içtim ab-ı hayattan
cehenem nârına dayandım...
gözlerime bakma şimdi
tutuşursam külümden bir daha
hiç söndüren olmaz
savrulurum ince ince
yüzümü güle döndüren olmaz...
sanma ki ayrıyız sen ve ben
güneşim g/özünde
günü gün, ay’ı ay, yılı yıl eden,
gözünde durdum
közünde durdum
sözümde duramadım;
benim güneşi yol eden...
Şaban AKTAŞ
28.07.2011
(agss)