4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1635
Okunma

Sözün söze düşüyor
gözün göze,
uzak öyle birbirimizden
ne alizeler
kuzey - güney rüzgârları
sert poyrazlar geçiyor üzerimizden
yakıcı, yıkıcı
üşümüşlüğe inat
sarıp sarmalıyorsun beni;
bu kış ayazında
yorganını çekiyorum üstüme
yaz başlıyor sarı sıcak
düşlerimde saçların
harmanıyla savruluyor
zaman sarısı hüzün,
buğday başaklarınca dökülüyor
bereketli çeç oluyor
yüreğimde yüzün;
yasak bir aşk bu
Adem’le Havva’dan beri
yitirdiğimiz cenneti
arıyorum gözlerinde...
Kendini beğenmişlerin hasetine
kısır çekişmecilerin
kapristen çatlayan
alaycı gülüşlerine aldırmadan
körebe oynuyorum seninle,
yankısı sesinin
yansıması gülüşlerinin,
ısınıyor içim yavaşça
seni soluyorum
ısındıkça sana
sevmeyenlerden
buz kalıbı gibi soğuyorum...
Çiçekli kırlardan soruyorum seni
sessizce sunduğun
mutluluğun güzelliğini,
bırak sen
başkalarını boş ver şimdi
yan yatar
çamura batar onlar,
sarp yokuşlarında dağ yollarının
gel tut elimden
bil ki doruklara çıkmak için
kim tutarsa başkasının elini,
bir adım öndedir ardında gelenden...
Üşüyorum sevgili,
beni saçlarına bırak
her buklesi ayrı çiçek,
yüreğim çiçek dağı;
saçların gönül bağı
sıcak, yumuşak
ipekli sırma, ibrişim kuşak
gel beni kırma
ben mızrap olayım, sen türkü
dokunayım tel tel
ne korku taşı yüreğinde
ne en küçük ürkü...
Nektar alayım dilinden
bal mumu ellerin
petek petek örsün beni
her gözesi sen ol bedenimin;
varlığın arı kovanı
kovanda bir beyarı
ve bir kraliçe,
gözlerin gecelerce derin
göm beni
içine içine gömeçlerin
samanyolundan büyük
gömecinde göze göze
yıldız kümesi galaksilerin
her biri ayrı güzel,
starliçe
yitik cennet gözlerinde
harbi gerçek...
Diyelim ki
bir çocuğun düşlerindesin şimdi
savur saçlarını ’Barbi Bebek’
gözlerin camgöbeği mavi
turkuvaz göllerce yeşil,
seher yelince serin
yok bir ikiz kardeşi;
gözlerin gözlerimin eşi
ben olayım benzerin
el sürme sakın
dokunma gözlerine
lens takınma, beni takın!
Gel,
içanadolu bozkırlarından geçelim
serabına düşelim hasretin
bir toz bulutuyla savrulup akşam üstü
ağılına giderken
koyunlar kuzular
ilk doğan yıldıza bak
venüs’te aynı sızı var,
kırık bir notasıyla ümidin
düşelim ardına dağların
apollon, güneş gibi
ipek yolu’nda türküleşelim
kitaro çalıp söylesin ezgimizi;
çırılçıplak bir melodi seslendirsin
teninde ikimizin,
dokun bana tel tel
gece ateşlerinde kervansarayların
kucakla beni,
benimle düşün,
düşün de maziye dal,
şahlanan bir bulut olsun
tenimizden terimiz
göçelim başına erciyes’in
savrul, gül, kül, toz ve duman
gövel ördek ol
telli turna ol,
havalan
in sularına kızılırmağın
ak karadenize
gümüş bir yılan balığı gibi ak
savrul gecenin koynunda
menderesler çizsin dudaklarımız
nehir boylarınca çiçeklensin
öpüşmelerimizin kıvrımında
yüzüne düşsün dolunaylar
güzel atlar ülkesinde
çayır çimen
kişnesin deli fişek taylar...
Yolum düşer bir savana
bir rüzgâr eser saçlarından sarı
çakılır gözlerim tavana
özlemin küba,
gözlerin havana
gecenin içinde isyan
gözlerin leyla halit,
gözlerin ihtilâlin başkenti
ne sarı saçlarında din
ne zümrüt gözlerinde iman
savur beni barbi bebek
saçlarında duman duman...
Şaban AKTAŞ
18.01.2010